İKTİDAR İÇİN TEHDİT UNSURU

A -
A +
Son zamanlarda "mezhebçilik" diye bir kelime sıkça kullanılmakta. Bunu diyenler, aynı zamanda mezheblerin lüzumsuzluğuna dair de kendi inandıkları ve herkesin de inanma gafletine düşmesini bekledikleri türlü iddialar ortaya koymaktalar... Her şeyden evvel şunu tesbit etmeli ki dînimizde "İslamcılık" da "mezhepçilik" de yoktur. Müslümanlık ve her Müslümanın ferden mensubu olduğu bir mezhebi vardır. Müslüman, âmentüsüyle amelini olanca samimiyetiyle yaşar. Bu İslamcılık değil, Müslümanlıktır. Garpçılık, Türkçülük, Osmanlıcılık, İslamcılık fikir hayatımıza, Fransız İhtilâlinden sıçrayan ideolojik kıvılcımlardır. Gecenin bir yarısında yanıp-söndüler. 1980'lerde Kemalist ideolojiden zulüm gören ikinci-üçüncü nesil dindarlardan bir kısmı, karşı devrim anlayışıyla ortaya bir fark koymak için İslâmcılığı yeniden hayata taşımaya çalıştılar. İklimimizin yabancısı bir sun'i inanç nakli olduğundan tutmadı. "Mezhepçilik" diyenler ise mezheb düşmanı, bilgi birikimi yetersiz ve karşılaştığı her hadîs-i şerîfi mevzu/uydurma gören, ilmi kendinden menkul bazı aklıevvel imam hatip mezunlarıyla ilahiyatçılar oldu ve olmakta. Bu çarpıklığı, Mısır gibi bir kısım Arap ülkelerinde ortaya çıkan, arka plan kazındığında İngiliz ve siyon emperyalizmiyle karşılaşılan akımlar besleyegeldi. Bu akımlar, İslâmı içten tahribi hedef almıştır. Kibrinin mahkûmu bazı imam hatip ve ilahiyatçılar şimdilerde bu mezhepçilik sorumsuzluğunu dillerine pelesenk etmiş bulunmaktalar. İşin kötü tarafı, bu kişilerin iktidara yamanıp oraya yaslanarak konuşmalarıdır. İslâmiyet, "edille-i şer'iyye" denen Kitap, Sünnet, İcmâ-ı ümmet ve Kıyas-ı fukaha adlı 4 kaynağa sahiptir. 4 Mezheb imamı; İmam-ı âzâm, İmam-ı Şafii, İmam-ı Malik ve İmam-ı Hanbel, bu 4 kaynaktan beslenen 4 amelî mezhebi/dini uygulama tarzını kurarak sistemleştirdiler. 2 imamımız, İmam-ı  Maturidi ve İmam-ı Eşari de itikadda/inançta mezhebimizi kurdular, sistemleştirdiler. Bu ulu çınarlar bütün İslâm tarihi boyunca yaşaya geldi, yaşaya gidecek: Emeviler, Endülüs Emevileri, Abbasiler, Büyük Selçuklular, Anadolu Selçukluları, Babür İmparatorluğu, Türkistan Hanlıkları, Osmanlı imparatorluğu başta olmak üzere Asr-ı Saadeti takip eden bütün sultanlık, imamlık, padişahlık ve imparatorluklar zamanındaki mü'minler, yani bu ümmet 15 asırdır böylece inandı ve huzur ve sükûnetle böylece yaşadı. İstisnası Şia ve Vehhabiliktir. "İslamcılık" diyenler, "mezbebçilik" diyenler, 15 asır boyunca İslâma bayraktarlık yapmış olan, ilmiyle temsil etmiş bulunan hakîki âlim ve evliyaya muhaliftir. Bu haddini bilmezler, vahiy sanki kendilerine inmiş gibi fütursuz konuşmaktalar. İslamiyet, asırlar boyu, âlimlerin mürekkebi, mutasavvıfların terbiyesi ve kahramanların kılıçlarıyla hükümran oldu. Mezheplere ve dergâhlara düşmanlık, İslamiyetin zâhirini ve bâtınını tahrip etmektir. Bugünkü bu bozuk düşünceler, erken Cumhuriyet devrinde İslâmi hayatta yaşanan tahribatın yol açtığı boşluğun neticesidir. İslâmiyetin kendinde başlayıp kendinde bittiğini sananlara dikkat etmek lazım. Bunlar 2 asırdan bu yana ilk defa yakalanmış şu günleri layıkıyla kavramadan dini de iktidarı da bozma yolundalar. İslamın dış düşmanları bellidir. İç düşmanları ise meçhuldür. Bazen kendileri bile kendilerini bilmezler. Bizim medeniyetimizde "ümera", "ulema" ve "evliya" vardır; adil devlet adamları, âlimler ve veliler. Medeniyetimiz bunların her birinin  gece-gündüz çalışmalarıyla zamana nakış nakış işlenmiştir. İslâmiyetin bânisi, kurucusu Allahü teâlânın Resûlü Sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmdır. Ehl-i sünnet yolunun reisi İmam-ı âzâm Ebu Hanife Nûmân bin Sâbittir. Peygamberimizden bin sene sonra gelip dîni tecdid eden, zamanla İslamiyete mal edilmeye çalışılan bozuklukları temizleyen müceddid-i elfi sani olan, ikinci binin yenileyicisi büyük âlim ve mutasavvıf İmam-ı Rabbani Ahmed Faruki Serhendî'dir. 19. Asrın sonları, 20. Asrın başlarında bazı dergâhlara, tekkelere, tarikatlara çeşitli itikadî bozuklukların, türlü yaramazlıkların bulaştığı doğrudur. Bu sebeple ilahî ceza geldi. Şimdi de aksi istikamette fakat aynı hedefe doğru bir başka bozukluk yaşanıyor. Bu tehlike, FETÖ'nün yaptıklarından az değildir. Onlar da önceki on binlerce âlim ve evliyayı yok saymaktaydı, bunlar da yok saymaktalar. Halbuki mezhebleri reddeden ve Kur'ân-ı kerîmi orta mektep din dersi kitabı zanneden bu cahiller, İmam-ı âzamın, Abdülkadir-i Geylanî'nin, Cüneyd-i Bağdadî'nin tırnağı olabilirler mi veya diğer âlimlerin? Milletin dîni ve imânıyla oynayanlar, cehalet ve kibirleriyle bir zaman sonra unutulup gideceklerdir. Fakat: İmam-ı âzâm'ın tesis ettiği Ehl-i sünnet yolu ve bu yoldaki İmam-ı Şafii, İmam-ı Malik, İmam-ı Hanbel, İmam-ı Maturidi, İmam-ı Eş'ari, İmam-ı Rabbani'ler..... isimleriyle, eserleriyle, tesirleriyle, yollarıyla, aşklarıyla kıyamete kadar yaşamaya devam edeceklerdir. Dinde reformculukta Kemalistlerle buluşan bu İslamcılık döküntüleri iktidarın güveleridir. Bir ağabeyleri olarak AK Parti iktidarını tepeden tırnağa bu mânevi tahribata, bu tehdit unsuruna, bu güve yeniğine, bu ilâhî ceza tehlikesine karşı uyanık olmaya dâvet ediyoruz.  Şu satırlar, asla ne ilâhiyat ve ne de imam hatip camiası aleyhinedir. O kardeşlerimizi 28 Şubat ortamında zulme karşı nasıl müdafaa ettiğimiz ortadadır. Bu yüzden mahkemelik olmamız, tazminata mahkûm edilmemiz, mahkemesi ve dosya numarasıyla bellidir. Kol kırılsın yen içinde kalsın, bu güve bizim güvemizdir! dememiz vahim yanlış olurdu. Allah için söylüyoruz. Doğruyu söylüyoruz. Tedbir alınmasını diliyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.