PETROL SAVAŞI

A -
A +
İdlib, Hatay vilayetimizin güneydoğusunda bulunan eski bir tarihî şehrimizdir. Halkı ziraatle geçinir. İç savaş ve DEAŞ sebebiyle Halep’ten göçüp gelenlerle birlikte nüfusu 3 milyonu bulmuş vaziyette. Halkın tamamı Türkiye’ye bağlanmayı istemekte.
İdlib, birkaç seneden bu yanadır el Kaide, el Nusra kaynaklı Hey’et-i Tahrir’üş Şam adını almış birkaç terör örgütünden mürekkep bir örgütün elinde. Bu örgütler, Afganistan’dan bu yana gelen bir gayrı nizami harp tecrübesine sahipler. HTŞ, Esad rejimine muhalif ayrılıkçı unsurdur.
İdlib’in kuzeyindeyse Afrin şehri bulunmaktadır. Afrin, PKK/PYD’nin elindedir. İdlib’in akıbeti için 3 ihtimal var:
HTŞ’nin elinde kalması. Yeniden rejimin eline geçmesi veya PKK’nın eline düşmesi. Türkiye’nin vatan bütünlüğü için en tehlikeli olan son ihtimaldir. Bu ihtimalin tahakkuku Erbil’den İsrail’deki Hayfa’ya kadar tahayyül edilen Kürt Petrol Koridoru siyon projesini yeniden ve daha ümitvar kılabilecektir. Türkiye, 25 Ağustos 2016 Tarihli FKH/Fırat Kalkanı Harekâtı’yla yöreyi DEAŞ’tan temizlediği gibi bölücü Kürt militanları da Fırat’ın doğusuna atmış ve Rojova vs. gibi PYD bölgesiyle Afrin bütünleşmesini engellemişti.Bizim, İdlib ve o çevreyle toplam Suriye hududumuzun dörtte birini teşkil eden 225 km’lik bir komşuluğumuz vardır. Diğer tarafta olan her şey, beri taraftaki şehirlerimize aksetmektedir.
İdlib Harekâtı’nın, PKK’nın, derin Suriye olan el Muhaberat adlı KGB eğitimli istihbarat teşkilatı eliyle denizden gelip Akdeniz ve Ege Denizi sahillerinde eyleme kalkışarak bunu sözde Karadeniz yapılanmasıyla bütünlemeye çalıştığı günün hemen ertesi sabah gerçekleşmesini bir tesadüf saymıyoruz. İçeride beli kırılan bölücü örgütün dışarıda da kolu kırılmaktadır.
Harekâtın, eş zamanlı olarak Irak Kürdistan Muhtar İdaresi’ne de bir ihtar olduğu bellidir. Nitekim, dikkatler İdlib’e dönmüşken Türk Ordusu, “bir gece ansızın” 81. ve 82. vilayetlerimizi istirdat edebilir. “İstirdat”, zorla alınan hakkı, hukuka bağlı kalarak bilek gücüyle “geri alma” demektir.
7 Ekim 2017 İdlib Harekatı’mız, Astana Mutabakatı meşru zemini üzerinden yürütülmektedir. Ankara, Moskova ve Tahran diplomatik hey’etleri, Kazakistan’ın payitahtı Astana'da üçlü müzakereyle anlaşmışlardı. Harekât böylece başlamıştır. İdlib’e önce TSK’nın tabii kolu, Hür Suriye Ordusu’nun Hamza Tümeni girdi. Bunun yumuşatma taarruzundan sonra TSK’nın müdahalesi gelmektedir. FKH’da da bu taktik yaşanmıştı. İdlib’in içinde TSK/HSO vaziyete el koyarken güneyde şehrin dışında Rusya birlikleri yer almaktadır.
HTŞ, 30 bin civarında bir milis terör örgütüdür. Müdahalemiz üzerine iki ihtimal görüyoruz; ya hemen ayrılıp gidecek veya canını dişine takıp ölümüne çarpışacaktır. Tabii Mossad ve batının Mossad üzerinden çalışan ajan kuruluşları pes etmemesi için ona destek olabilirler. PKK/PYD üst aklın rehberliğinde elindeki Amerikan silahlarının bir kısmını HTŞ’ye aktarabilir. Ancak Ankara da boş durmayıp HTŞ alt birliklerinden bazılarını bu tarafa çekmenin imkânlarını arayabilir...
Bu bir Petrol Savaşı’dır:
Ecdadımızın “Düveli Muazzama” dediği büyük devletlerin, petrol uğruna satmayacağı, dostluk ve ittifak yoktur.
7 düvel bilmeli ki:
-Biz, bu aziz toprakların misafiri ve işgalcisi değiliz. Biz, bu toprakların bin yıllık tapulu sahibiyiz. Biz, bu iklimde yaşayan her aidiyetten halkın mümessiliyiz. Biz, bu coğrafyada yerin altının da üstünün de mirasçısıyız. Biz, bu bölgede adaletin teminatı, huzurun sebebi, barışın adıyız...
Bir de içeridekilere bir çift sözümüz var:
Tarık bin Ziyad’ın tarifiyle arkamızda deniz, önümüzde düşman varken bu ulu davaya ihale, vekillik, bakanlık, belediye reisliği gibi... dünyalık menfaatler uğruna zarar verenler, bu dünyada tarih, ahirette mizan önünde yaptıklarının hesabını verirler.
Kimse gaflete düşmesin.
Bu millet ve onun şahsında bu ümmet, bir kere daha hainlerle gafiller arasında kalma azabını yaşamamalı. Unutulmasın ki Muhyiddin-i Arabi Hazretleri, o yanıp-tutuştuğunuz, malları, servetleri, unvanları, mevkileri asırlar öncesinde “sizin taptığınız ayaklarımın altında!” diyerek yüzlere çarpmıştı.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.