TÜRKİYE İLE YUNANİSTAN’A DÜŞMANLIK DEĞİL DOSTLUK YARAŞIR!

A -
A +
Birkaç hafta evvel Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rumen Radev, hem “büyük devlet” diyerek Türkiye’yi ve hem de Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı övdü. Bunu yaparken bizden bir hey’ete konuşmuyordu.
Fakat Yunanistan Cumhurbaşkanı Prokopis Pavlopulo, 65 yıl sonra ilk defa ülkesini ziyaret eden bir devletin Cumhurbaşkanına tasvip edilmeyecek bir tarzla konuştu. Ancak konuşması çok da bağlayıcı değil; çünkü, kendisinin de ifade ettiği gibi anayasa gereği sembolik bir isim. Parlamenter sistem gereği icra vazifesini Başbakan Aleksis Çipras yerine getirmekte. Yunan Başbakanının Türkiye ve Cumhurbaşkanı hakkında Bulgaristan CB’dan farklı düşündüğünü sanmıyoruz.
Yunanistan, Fatih Sultan Mehmed Han tarafından 6 Ağustos 1458’de fethedildi. 1821’de muhtariyet/özerklik elde etti, 1829’da istiklalini kazandı. İstiklalini kazandıktan sonra garplı büyük devletler, dün Ermenileri, bugün PKK/PYD’lileri kullanmaları gibi Yunanlıları sürekli biçimde Türkiye’ye karşı kullandılar. Yunan askerini Anadoluya çıkartıp, Polatlı’ya kadar ilerleten, onların Türk ordusu önünde mağlubiyet ve kırılmalarına yol açan İngilizlerdir.
İngilizler, dâhil oldukları her beynelmilel çekişmede pürüz bırakırlar. Lozan andlaşması, Kıbrıs, Kerkük, Musul böyledir. Diğer devletlerle alakalı olanları buraya yazmıyoruz.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi iki komşu olarak Türkiye ve Yunanistan için lazım gelen, bardağın dolu tarafını görmektir.
Cumhurbaşkanımız, Yunanistan Sn. Cumhurbaşkanına söylediklerinde haklıdır. Lozan şayet hakikaten hakkaniyetle, adaletle yürürlükte olaydı Yunan resmî mercileri, Garbi Trakya ekalliyeti için en azından “Müslüman Türk azınlık” derlerdi. Halbuki onlar, “Müslüman azınlık” demekte ve bunu da Lozan’a yaslamaktalar. O andlaşmanın akdedildiği dönemde toplumlar, teamül icabı inanç aidiyetleriyle zikredilirdi. Kaldı ki AİHM “Batı Trakya Türkleri” demiştir. Türkiye Cumhurbaşkanı da mevkidaşına bunu hatırlattı. Daha başka gerçekleri de söyledi. Yunanistan’da kişi başına millî gelir, 18 bin dolarken bu meblağ, Batı Trakya’da 2.200 dolara düşmektedir. Keza; ismi geçen azınlık, kendi Başmüftüsünü seçememekte, Atina, Başmüftü tayin etmektedir. Bizde ise Patriğin seçilme hakkı mevcuttur.
İki komşu arasındaki ihtilafları şöylece sıralamak mümkündür:
-Lozan’ın yorumu
-Kıbrıs
-Ege
-Batı Trakya
-Firari darbeci pilotların iadesi
Yunanlıların taşeron, sipariş kuvvetler olarak “megalo idea/Büyük Yunanistan” hayaliyle zor günlerimizde İzmir’den Anadoluya çıkıp gittikleri her yeri yakıp-yıkarak tarihe “Yunan mezalimi” diye geçen suçları işlemeleri onların ayıbıdır.
Bir kısım Kemalistlerin “Selanik’te Ata'nın evi bombalandı” yalanıyla gazete haberi yapıp 6/7 Eylül 1955’te Rum vatandaşlarımıza birtakım cahil ve çapulcuların reva gördükleri insanlık dışı muamele sonucu onların Türkiye’den ayrılma mecburiyetinde kalmaları ise bunları yapanların ayıbıdır.
Yunanistan’ın 1980’de yeniden NATO’ya kabulüne muvafakat vermemiz bizim komşuluk hukukuna riayetimizdir. 17 Ağustos 1999 Zelzelesinde Yunanlıların hemen imdadımıza koşmaları da onların güzel bir komşuluk anlayışıdır.
Türkiye ve Yunanistan, uzun asırlar boyu aynı topraklarda, aynı sema altında aynı havayı solumuşlardır. Bugün yaptıkları da farklı değildir. Onlar da diğer benzerleri gibi bizim “Kültürdaşımızdır”. Bizim dindaşımız, soydaşımız olduğu gibi bir de kültürdaşımız vardır.
Kıbrıs ve Ege iki devlet için Lozan kaynaklı olarak bitip-tükenmez iki temel ihtilaftır. İngiliz kurnazlığı, tarafları kendine mecbur bırakma adına bunu bilhassa böyle yapmıştır. Ege adaları İsmet İnönü’nün kısır görüşü ve cesaretsizliği sebebiyle Yunanistan’a kalmıştır. Hemen Anadolu kıta sahanlığındaki adaların adı geçen devlette olmasının hiçbir akli ve hukuki dayanağı olamaz. Vaziyet yüzde bin hakkaniyete mugayirdir. Kıbrıs’ta da durum çok farklı değil.
Sn. Erdoğan’ın bu anlamda “siyasi andlaşmaları güncelleyelim” teklifi iki devlet diplomatlarıyla uzmanlarının ciddiyetle ele alacakları önemli bir çıkış yoludur. Yunanistan, kişi başına 18 bin dolar GSMH’e sahip olsa da bu kâğıt üzeri mutluluğudur. Gerçek olan komşumuzun fakirliğidir. Daha evvel de benzer bir vesileyle yazmıştık. Almanya’nın Doğu Almanya'yı satın alması gibi Ege adalarını Yunanistan’dan satın alabiliriz.
Başbakan Çipras’ın iş bilir bir yönetici olduğuna kaniiz. Bir kere son derecede tabii. Vicdani bir tarafı olduğu için o arayışla sosyalizme tutunmuştur diye bakıyoruz. Ateistliği, teslise inanmakta zorlanmasındandır. Bu cephesiyle Hıristiyanlıktan ziyade Müslümanlığa yakın olmalı. Çok olmadı; daha birkaç ay evvel AB ile bir ihtilafımız daha çıktığında Aleksis Çiras, Türkiye’nin AB üyeliğinin lüzumu üzerine bir destek konuşması yapmıştı. Bu insanın terörist pilotları iade etmemesi ise eşyanın tabiatına aykırıdır.
Arnavutluk, Bosna Hersek, Kosova’yı saymıyoruz. Onlar zaten yakınlar. Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya ve hatta artık Sırbistan bile uzak değil.
5 sene, 50 sene değil; dün tamamına birden “Rumeli” dediğimiz bu topraklarda; bu milletlerle 500 sene aşımızı/ekmeğimi üleşip kapı bir komşuluk yaptık.
Bugün Irak’ı, Suriye’yi, Kudüs’ü karıştıranlar gelene dek o komşuluklar olanca güzelliğiyle sürüp gidiyordu. Düveli muazzama gelince her şey tersine döndü, gülen yüzler ağlar oldu...
Haydi yeniden gülmek ve güldürmek için ellerimizi uzatalım.
Diğer komşularımızla olduğu gibi Yunanistan’la Türkiye’ye de düşmanlık değil dostluk yaraşır.
Sn. Çipras da biliyordur:
-Komşu, komşunun külüne muhtaçtır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.