NÛN

A -
A +
Bu konular üzerinde ileride araştırma yapılacağı muhakkaktır. Zaten bu yazı da bir anlamda müstakbel araştırmaların bir başlangıcıdır:
15 Temmuz darbeye teşebbüs ve işgal projesinin önlenmesinde Diriliş-Ertuğrul dizisinin  önemli bir mânevî/psikolojik uyandırma gücü olduğuna şüphe yoktur. Tabiî bu dizi, “ileride bir darbe olabilir; halkı ona göre hazırlayalım!” diye yapılmadı. Tekden Film’in sahibi  Sn. Kemal Tekden, hangi zorlukları aşıp, nelere cesaret ederek ekrana ulaşabildiklerini bize anlattı.
Tekrarda fayda var; Diriliş-Ertuğrul, bu milletin, bir ânda bir ruh silkinmesiyle cengâverleşerek  15 Temmuz ihanetini bastırmasında büyük pay sahibidir. Darbe öncesindeki haftalarda zikrettiğimiz dizi filmi TRT ekranlarında seyreden genç-yaşlı, kadın-erkek  her vatandaş, o gece bir yerden düğmeye basılmışçasına ölümü derhatır etmeden aynı his çağlayanı ve aynı imân fırtınasıyla imkânsızlığın, tehlikenin üzerine  koştu. Her biri, Çanakkale’nin Seyid Onbaşısı oldu. Bu oluşla o kahramanlar, yerden gökteki jetlere meydan okudular.
Diriliş-Ertuğrul, yüreklerdeki  Allah, Peygamber, din, vatan, millet ve ezan aşkındaki pasları söktüğü içindir ki o yüreklerde şahadet sevdası, evliyalık hürmeti, dua bereketi yeniden ve samimiyetle doğdu, Selefilik sapması ve imân iklimimizin tarihî seyrine aykırı olan ne varsa bizden uzağa düştü. Bu yüzdendir ki 15 Temmuz Haçlı kuşatma ve darbe ihanetinden hemen sonra bir harbe girmekten beter yara alan ordumuz, kışlasının Sevgili Peygamberimizin -aleyhisselam- ocağı olduğunu hatırladı. Mehmetçik, böylece Fırat Kalkanı’nda  destanlar yazdı.
Derken; 24 Şubat 2017’de Payitaht-Abdülhamid dizisi ve  Zeytindalı Harekâtı’ndan iki gün önce de Kut’ül Amâre dizisi başladı. Diriliş Ertuğrul gibi Payitaht-Abdülhamid  de Zeytin Dalı Harekâtı’nda bu milletin evlâtlarının aşk, şevk ve Kızılelma ufkuna kavuşmasında çok müessir olduğuna kaniiz. Kut’ül Amâre dizisi de âdeta son ateşlemeyi yaptı. Bu diziyle Aliya dizisi de tarihle ve Yedi Düvelle hesaplaşmada öncekilerden geri kalmayacaktır biiznillah.
Diriliş ve Payitaht dizilerinin 16 Nisan 2017 tarihli Cumhurbaşkanlığı Sistemi Halk Oylaması’nın kabulünde de pay sahibi olduğu görüşündeyiz.
Bu yazdıklarımız, derleniş, toparlanış, uyanış ve dirilişte payı olan televizyon dizilerine dair kanaatimizdir. Diziler, göze ve gönle hitap eder. Yaygındır, tesiri büyüktür.
Bir de basın var; gazete ve dergiler var:
O hain darbe ihanetiyle haçlı işgalinin püskürtülmesinde yerli ve millî basının ve onlarda yazan ve ekranlarda konuşan kalemlerin de payı büyüktür. Bu kalemlerin yukarıda saydığımız mukaddeslerimiz uğruna açık hedef olarak kendini ortaya koyduğunu görmemek mümkün değildir.
Bir iktidar, sadece yol, hava meydanı, baraj gibi bayındırlık hizmetleri yaparak ayakta kalamaz. Eğer kalsaydı Abdülhamid Han, Vahideddin Han,  Adnan Menderes ve Süleyman Demirel kalırdı. AK Parti kendi ikrarıdır ki Millî Eğitim ve Millî Kültür’de başarılı olamamıştır. Biz, buna şehirciliği de ekliyoruz. Ne var ki aynı iktidar, sinema ve basını keşfetmekte tarihî bir hizmete imza attı. Bu, dünyanın en büyük havalimanını yapmaktan daha kıymetlidir. Eğer devirlerinde namuslu, yerli ve millî bir matbuatları olsaydı ne Abdülhamid Han ve ne de Vahideddin Han o akıbetlere uğrardı. Adnan Menderes ve Süleyman Demirel’e destek veren bir basın olsaydı onlar da darbeye maruz kalmazlardı. Necmettin Erbakan da medya desteğinden mahrumdu. Destek ne kelime? Başbakanın can düşmanıydı. 28 Şubat zulmünün tek suçlusu cuntacılar değildir. Devrin bir kısım medyası daha fazla suçludur.
Bugün medya yani gazete, dergi, televizyon ve radyo ve belki bir kısım sosyal medya, yerli ve millî olmuştur. 15 Temmuz’un mağlup edilmesinde, Fırat Kalkanı, referandum, Zeytin Dalı Harekâtı’nda bu medyanın çok değerli payı vardır.
Tarih bunu böylece yazacaktır.
Şöyle konuşan olabilir:
Bütün başarı, dizilerle medyaya mı ait, siyâsî irade ve askerin hiç mi payı yok?
Böyle bir iddia akılsızlık olur:
Fatih Sultan Mehmed Han, Bizans’ı çökertince ulemadan bazıları, “Padişahım, dua ettik, zafer müyesser oldu!” dediler.  Muzaffer Sultan, tebessüm ederken kılıcının kabzasını okşayıp “bunun hakkını unutmayın!” der. Siyasi irade, zaten toplam millî duruşun adıdır. Bugün sanki Abdülhamid Han dirilmiş ve şu olanları yapmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yorulmaz gayret ve hasleti bu intibaı veriyor. TSK, çok cevval bir dönüşle Asakir-i Mansure-i Muhammediye olduğunu göstermektedir. Unutmamalı ki bugün askerin Allah!! Allah!!! diyerek çıktığı kışlaya 28 Şubat sürecinde Besmele yazılı erzak kamyonu giremiyordu.
Biz burada kalemin gücüne işaret etmek istiyoruz.
Diziyi çeken kameradır. Fakat; arkasında güçlü bir kalem olmayan dizi ve sinema tutmaz. Donanımlı kalemleri olmayan dergi ve gazete okunmaz. Yazar, kalemiyle fikir üretir ve kâğıda döktüğünü âdeta şişeye koyarak meçhul adreslerdeki kahramanlara ulaşsın diye ırmağa verir.
Diriliş Ertuğrul bunun isbatıdır:
Daha bir talebeyken Seyyid Ahmed Arvasi Bey’in yazılarından beslenen Kemal Tekden, oradan aldığı kıvılcımla Kızılelmasını kalbine nakşeder: “Bir gün imkânım olursa film şirketi kuracak ve film çekeceğim.” Bunu diyen, insan bugün bir operatör doktordur. Niyeti düzeltip, yola çıktıktan gayrı zorluklara da tahammül edince Allahü teâlâ, O’na milyonlara tesir eden, millete aslını, özünü ve yiğitliğini hatırlatan bir filme imza atma şerefini bahşeder.
Kalem,
Kelâm, tefekkür,
İmân,
Ve… Kızılelma!
Mütefekkiri ve san’atkârı olmayan bir dâvâ, yarına kalamaz.
Bu sebeple millî eğitimde de millî kültürde de muvaffak olmak millî borç ve millî mükellefiyettir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.