MANEVİ BOZGUN TEHLİKESİ!

A -
A +
II. Cihan Harbi’nden sonra 1945’te BM, 1948’de İsrail, 1949’da AK/Avrupa Konseyi, 1951’de Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu kuruldu. Bu topluluk 1957’de AET/Avrupa Ekonomik Topluluğu, 1992’de AB/Avrupa Birliği adını aldı.
Tabii ki İkinci Dünya Harbi bittikten, daha doğrusu mütareke/ateşkes yapıldıktan sonra 1945-1990 arasında birçok yeni devlet doğdu. Ancak bu devletlerin çoğu garba/batıya karşı, garba rağmen kurulurken İsrail, BM, Amerika, İngiltere ve diğer malum devletler tarafından kurduruldu ve daha sonra da bütün bu devlet ve kurumlar tarafından korundu.
Arkada Siyon kavmiyetçiliği, Yahudi sermayesi ve Haçlı desteği olmasa İsrail ne kurulabilir ve ne de kurulduktan sonra adı geçen kurumların himayesi olmasa haritayı böylesine zorlayabilirdi. Karanlık odada İsrail ideali vardır. Irak İşgali, Suriye İşgali, Kuzey Suriye’de laik görünüşlü bir Sosyalist Kürt Federasyonu kurma teşebbüslerindeki asıl niyet ve gaye İsrail’i Nil-Fırat arasındaki güya vaad edilmiş uçsuz bucaksız topraklara yerleştirmektir.
Bu sebeple Batı'nın bu kurumlarını cemaziyel evveliyle bilip künhüne vâkıf olmak gerekir. 12 Eylül 1683-15 Temmuz 2016 arasındaki tarih silsilesinin tam manasıyla öğrenilmesi şarttır. 12 Eylül 1683 Avrupa’nın kapısı konumundaki Viyana’yı ikinci kere yoklayıp muharebeyi kaybettiğimiz acı gündür. Tarih ve talih o gün bize küstü. 15 Temmuz 2016 ise şerden hayr zuhuruyla tarih ve talihin bize yeniden güldüğü dirilişin yaşandığı gündür.
12 Eylül 1683 uzak tarih kabul edilirse, 3 Kasım 1839 Gülhane Hatt-ı Hümayun’u, diğer bir ifadeyle Tanzimat Fermanı, o da uzak görülürse 31 Mart 1909’da Abdülhamid’e darbe yapılıp O’nun şahsında Devlet-i Ebed Müddet’in Selanik’teki bir Yahudi konağına sürgün edildiği yakın tarih esas alınsın.
Bütün bu tarihlerden bugüne bu millet, bu ümmet kanlı gözyaşları dökerek gelmiştir. Kan kusup, “kızılcık şerbeti içtim” demiştir.
Bundan dolayı millet, şu yaşanan günleri şu veya bu hatayla kaybetme endişesindedir.
Biz, dediğimizde millet olarak bizi tarif ettiğimiz gibi Ehl-i sünnet itikadındaki ümmet olarak da bizi tarif etmekteyiz.
Edille-i şer’iyye bağlılığı, Kitap, Sünnet, İcma-i Ümmet hassasiyetini gözümüz ve kalbimiz gibi korumalıyız. Aksi, mezhepsizleşmek, zamanla dinsizleşmek, Şialaşmak, Vehhabileşmek ve ana caddeden çıkmaktır.
Hadis-i şerif külliyatı Kütüb-i Sitte’yi baş tacı etmeliyiz. Maturidi ve Eş’ari itikad mezheblerimizle ameldeki Hanefi, Şafii, Maliki ve Hanbeli mezheplerinden zerrece şaşmamalıyız. Sırat-ı müstakim üzre ancak böylece kalabiliriz. Alparslan, Fatih, Kanuni, Abdülhamid ve yüzlerce İslam hükümdarının muvaffakiyetindeki sır budur. Onlar, ilim-akıl-gönül dengesini kurmuşlardı.
Bu milletin ve bu ümmetin 15 asırdır itikad ve ameline esas kabul ettiği kaynakları, kifayetsiz devlet memurlarının veya cahil din bezirgânlarının insafına kalırsa bu defa da manevi bozgun yaşanır.
Manevi bozgun olunca bina yıkılır.
Millî ve yerli silahlarımız vatandaşı ve vatanı koruduğu gibi Ehl-i sünnet de milleti ve ümmeti korumaktadır. Aksini yaşayan nice devlet, tarih olmuştur. Bu milletin, 15 Temmuz 2016’nın çetin şartlarında hem dinimizin iğfal edilmesini ve hem de ülkemin işgalini önlememizdeki sebep budur. O meyhaneden çıkıp şehadete koşan gencin kalbini Mızraklı İlmihaller, evliya menkıbeleri beslemişti.
Aman;
Çok dikkat etme,
Kılı kırk yarma günüdür.
Bir mason, siyon oyununa gelinmesin.
Malum ve meşhur dinde reformcuların arkasında İngiliz, siyon ve mason vardı.
15 Temmuz'u bu defa da böyle devreye sokmak istiyor olabilirler.
Geceleri uykusuz geçirecek zamandır. Kumpasa; tezgâha ve dalkavuklara dikkat! Su uyur, düşman uyumaz. İslamın bir iç bir de dış düşmanları vardır.
İkisine karşı da çok uyanık olmalı.
Yaşamak için buna mecburuz...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.