KANUNA KARŞI HİLE

A -
A +
TCK/Türk Ceza Kanunu, kanuna karşı hile yapılmasını suç addeder. Böyle bir müessese sadece bizim mevzuatımızda yoktur. Diğer devletler ceza hukukları da bu fiili suç sayar.
“Kanuna karşı hile” zaman, zemin, mevzuat boşluğu ve şartlardan istifadeyle kanunu aşıp üçüncü şahıs, kurum veya amme menfaatini ziyana uğratmaktır. Tesbiti hâlinde savcılık ve idare devreye girer. İddia haklı bulunduğunda fail ve failler, cezai ve mali müeyyidelere mahkûm edilirler.
Hukuk fakültelerinde “pratik çalışma” denilen uygulama dersleri vardır. Diğer derslerde nazari olarak öğrenilen malumat, bu derslerde âdeta senaryolaştırılarak ihtilafın halliyle adil hükmün yolları aranır. Bu derslerde hakiki ve hükmi şahsiyetler a, b.. gibi harflerle zikredilir.
Buradan hareketle günümüz gündemine gelebiliriz. 1930’da cereyan eden CHP/Serbest Cumhuriyet Fırkası ve 1977’de yaşanan CHP/11’ler olayı, 2018 Türkiye’sinde CHP/İyi Parti  15’ler vakasıyla maalesef bir kere daha tekrarlanmıştır.
Bu hadise, ileride muhtemelen hukuk fakültelerinin pratik çalışma derslerine şöylece uyarlanır:
T devletinde A partisi iktidardadır. Anayasada değişiklik yapıldığı için bir sonraki seçimlerden sonra Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçilecektir. Yeni yönetim biçimine geçmek için muhalefetteki M partisi iktidardaki A partisine destek vermiş ve aralarında Cumhur İttifakı denen bir ortaklık kurmuşlardır.
C partisi ise ana muhalefettir.
Diğer taraftan M partisinde bir iç mücadele yaşanmış ve muhalefet, parti genel başkanlığıyla idari mekanizmaları ele geçirmek için teşebbüslerde bulunmuş, fakat genel başkan, bu teşebbüsleri akamete uğratmıştır. Bunun üzerine M partisindeki muhalif grup, partiden ayrılarak İ partisini kurmuşlardır.
Bu arada ülkenin bulunduğu coğrafyadaki komşu devletlerde iç savaş, kargaşa ve dış devletlerin müdahalesi yaşanmaktadır. T devleti, mücavir sahasında meydana gelen bu olaylarda taraftır, meşru müdafaa ve hukukun verdiği yetkiyle müdahil durumundadır.
Bunlar olurken alttan alta “erken seçim” fısıltısı dolaşmaktadır.
Bunun üzerine M partisinin genel başkanı, hiç tahmin edilmedik bir çıkışla grupta yaptığı konuşmasında 16 ay beklemenin iç ve dış şartlar bakımından zararlı olabileceğini ifadeyle seçimler için bir tarih vererek erkene alınmasını teklif eder. Teklif, A partisi kurullarında görüşülür ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı da olan R, takvimi daha da erkene çekerek seçimlerin iki ay sonra yapılmasını öngören tashih edilmiş teklifi müttefik partinin genel başkanına götürür.
Sonuçta iki partinin çalışmasıyla seçimlerin iki ay sonra yapılmasına dair kanun kabul edilir. İttifakın Cumhurbaşkanlığı ortak adayları bellidir. Keza bu iki parti genel seçimlerde müştereken hareket edeceklerdir.
Hâlbuki diğer muhalefet, hazırlıksız yakalanmıştır. Yeni kurulan İ partisi sadece 5 vekile sahiptir. Meclis grubu için 20 vekil şartı vardır. Grubu olmadığı ve büyük kongresini de henüz yaptığından dolayı seçimlere girmesi mümkün görünmemektedir.
İktidar partisi ve ittifak kurduğu M partisinin ortak adayları ve yol haritaları belli olduğu hâlde C, İ ve diğer partilerin hiçbir hazırlığı yoktur. Bu arada sürpriz bir olay yaşanır. C partisi sözcüleri, Meclis’te bir basın toplantısı yaparlar. Kendi partilerinden de 15 MV de onlara refakat etmektedir. Sözcüler, bu arkadaşlarının C partisinden istifa ederek İ partisine geçtiklerini açıklarlar. Ne var ki parti değiştiren siyasetçiler, son derecede üzgün, hatta ağlamaklıdır.
İ partisi böylece grup kurma sayısına kavuştuğu için seçime girme imkânıyla hazine yardımını elde eder. Bunlar gelişirken seçimleri hakkaniyetle yapmakla mükellef olan yüksek mahkeme Y, İ partisinin zaten seçimlere girme hakkını kazanmış olduğunu açıklar:
Hadise kamuoyunda “İkinci Güneş Motel Olayı”, “vekil borsası” ve benzeri ağır sözlerle yerilir. Seçim mahkemesi de geç kaldığı için kınanır.
Bunlar olurken 15 vekilin halleri şaşırtıcıdır. Meclis’te yeni partilerinin değil, eski partilerinin arka sıralarına oturur, âdeta saklanırlar. Birkaç gün geçince konuya dair daha da şaşırtıcı olaylar yaşanır. C partisi sözcüleri, bu 15 kişiyi yine kendi partilerinden aday göstereceklerini beyan ederler. Genel başkanları ise daha da ileri gider. “Demokrasi kahramanı” dediği 15 arkadaşının verilen vazifeyi yaptıklarını ve bundan dolayı onların C partisine döneceklerini açıklar.
Sorular:
1- C ve İ partileri kanuna karşı hile suçu işlemişler midir?
2- C partisi milletvekillerinin kâğıt üzerinde parti değiştirmesiyle bir partinin grup kurması ve hazine yardımı alması haksız kazanç temini midir?
3- Yapılan açıklamalar üzerine İ partisinin kazandıklarının iptal edilmesi iktiza eder mi?
...
5- 10 yıl sonraki hukuk fakültelerinde talebeler, bu senaryonun önce hayali olduğunu sanacak ve fakat aynen yaşandığını öğrenince yakın geçmiş adına güvenleri sarsılacaktır. Bütün bunlar olurken YSK, AYM ve Cumhuriyet Başsavcılığıyla hukuk fakültelerinden ses çıkmaması üzüntü vericidir.
Türkiye, bir zamandır parti kapatma ayıbından kurtulmuştur. Bu bir gelişmedir. Ancak mevzuatın da böylesine muvazaalı şekilde suistimal edilmesi  yarınlara bırakılan büyük bir ayıptır…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.