"Tarihe Suudi darbesi"

A -
A +

Varsın MGK'da küskünler zirvesi yapılsın, varsın dolar, doymaz olsun. Hayat, şu yaşadıklarımızdan...işsizlik, yoksulluk parasızlık, zavallı iktidarlara katlanmaktan ibaret değil. Bir bina yanıyorsa yangın çevreden su sıkarak söndürülür. Türkiye, merkezdir. Merkezde yangın var. İstikrar adına istikrarsızlığın en görülmemişine yol açıldı. Kurtulmak, sihirli reçetelerle mümkün değil. Zaten öyle reçeteler de yok. İşte o havalı IMF dahi iflas etti. Şu manzara 57. Türk Hükûmeti ile birlikte onların da sonu. Tarih önünde her şeyimizle yeniden hesaplaşmamız gerekiyor. Yeniden ve a'dan z'ye. İhmallerimiz, kasıtlarımız, aldırışsızlıklarımız... nemiz varsa ve yoksa hesaplaşmak. Başımıza gelenlerin çoğu reddi miras etmemizden. Meselenin başlangıç noktası bu düğüm. Ne eğitim, ne iktisat, ne siyaset...problemler, bir anda zuhur etmiş değil. Kökler var. Dallar var. Yapraklar var. Dün var. Bugün var. Yarın var. Dedeler var. Evladlar var. Torunlar var. Bütün dert veya dertlerin en büyüğü aidiyet hissinde. Kimliğin silikliğinde. Doğu batı arasında, dinle laiklik arasında, İmparatorlukla Cumhuriyet arasında sıkışıp kalmışlığın trajedisi. Değerler, kendi kaidelerine oturtulamıyor. Bir haber ne demek istediğimize bir cepheden ayna tutmakta. Milliyet'ten Osman Ankın Hac münasebeti ile müşahedelerini haber yapmış. Anlatılanlar değişik zamanlarda değişik imzalar tarafından da dile getirilmişti. Ne yazık ki milletimizle hükümetlerimiz oralı olmadı. Bu vurdumduymazlık bakınız Suudilerde nasıl bir cür'ete yol açmış. İşte son durumu rapor eden haberin geniş özeti: -Kâbe'nin çevresindeki otel kuşatması bütün hızıyla sürüyor. Eskiden hacıların kilometrelerce uzaktan gördükleri Kâbe-i muazzama, bugün dev otellerin kuşatması altında. Son olarak Harem-i şerifin avlusuna dikilen otelle birlikte nefes alacak yer kalmamışken Suudiler, bu kez de gözlerini yüzyıllar boyunca Kâbe'yi koruyan Osmanlı kalesine diktiler. Şark'ül Evsat gazetesinin verdiği bilgiye göre Osmanlı İmparatorluğu döneminde Yeniçeri Ocağı olarak kullanılan Mekke'deki Ecyat Kalesi de otel yapımı için yıkılacak. Kale, Osmanlılar tarafından Kâbe'yi stratejik olarak en iyi gören bir yere inşa edilmişti. Vakıflardan sorumlu İslami İşler Bakanlığı Vekili Dr. Abdurrahman el Matrudi, adı geçen gazeteye yaptığı açıklamada tarihi kale, yıkılarak yerine 1200 odalı 5 yıldızlı turistik otel inşa edilecekmiş. 2 milyar riyallik proje, gerçekleşince Mescidi Haram'ın hizmetiyle Kâbenin koruma ve temizliği gibi işler için gelir kaynağı olarak kullanılacakmış. 300 Osmanlı askerinin nöbet tuttuğu Ecyad Kalesi, Osmanlıların Mekke topraklarından çekildiği tarihe kadar büyük şeref ve fedâkârlıklarla vazifesini yerine getirmiş. Buna rağmen bu Osmanlı-Türk eserine kazmalar 2001 Hac mevsimi sonunda indirilecekmiş... Suudi Arabistan'da Türklere iyi nazarla bakılmıyor. Halk değil, hakim zümre. Bu sebeple tarihi bütün mirasımız izlerine varıncaya kadar kazınıp yok edilmiş. Sadece iki eser kurtulmuştu. Medine'de tren istasyonu ve Mekke'deki Ecyad kalesi. Bunlar da kendi hallerine terk edilerek yıkılmaları bekleniyordu. Demek ki kaleye biçtikleri vade doldu. Sırada Medine İstasyonu var. Bahaneye bakınız. Mukaddes yerlerin bakım, muhafaza ve emniyeti için gelir kaynağı olsun diye Ecyad Kalesi yıkılıp otel yapılacakmış. Yazıklar olsun böylesi asılsız sözlere sığınanlara. Peki, petrol gelirlerine ne oldu? Ya Hacılardan elde edilen muazzam servet? Onlar nerelere harcanıyor ki Kâbe'nin bakımı için kale yıkıp tarihe kıyarak yerine otel inşa ettireceksiniz? Bu oteli kim yapacak, kim çalıştıracak? Çok sudan sebepler. Samimiyetsizlik kokuyor. Bu samimiyetsizliğin bir şekilde cevabını alması lazım. O da şu, bir kere hac vazifesini ve bir kere de umre sünnetini ifa eden mü'minler, bu anlayış devam ettikçe Suudi Arabistan'a bir daha gitmesinler. Hükümete düşen görevlere gelince. Dışişleri derhal harekete geçerek son iki hatıranın da yok olmasını engellemelidir. İcabında milletlerarası mahkemelerde dava bile açılabilir. Sonra şunu da dile getirmek gerekiyor. Harem-i şerifin, Kâbe'nin İslam devletleri tarafından yönetilmesine dair 1925 tarihli andlaşma ne oldu? Orası muhtar bir idare haline getirilmişken niçin kimse tarihi belgeyi hatırlamaz? Bunlar konuşulduğu gibi iki ciddi proje daha gündeme taşınmalı. Biri Turgut Özal'a aitti ve "Barış Suyu" adını taşıyordu. Mutlaka hayata geçmesi lazım. Dicle ve Fırat'ın suları Suriye, Ürdün, Suudi Arabistan, Yemen'i kat ederek denize ulaşacaktı. Bir zamanlar yaşaması için kanımızı paramızı akıttığımız topraklara bu defa da suyumuzu akıtacaktık. Rahmetli Özal'dan sonra unutuldu. Diğeri ise geçen sene dile getirildi ama orada kaldı. Hicaz Demiryolu Projesi. Haydarpaşa'dan Hicaz'a trenle yolculuk tekrar mümkün olacaktı. Görüldüğü gibi "ben Türk hükümetiyim" diyen hey'etleri ne yana dönseler çok iş beklemekte. Kavga edecek zaman değil. Şu dev projeler bu inanılmaz kıyımlar yaşanırken kaşının altında gözün var denecek zaman mı? Kalemize, istasyonumuza, tren yolumuza, Barış Suyumuza sadece iktidarların değil, Cumhurbaşkanının da sahip çıkması lazım. D8'lere sahip çıktığı gibi. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Konseyi'ne sahip çıkması şart olduğu gibi. Dert çok, hem dert yok. Derdiniz doların doymazlığından dolayı bir miktar zarara göz yaşı dökmek olmamalı. Derdiniz büyük olsun. Acılarınız dünü-bugünü yarını kucaklasın. Ümidleriniz de. Para sıkıntısı bir şekilde hallolur. Yıkılan bir kaleyse bir daha geri gelmez. Milyonlarca eserimiz yıkılıp, mahvolup, yok olup gitmedi mi? Milletlerin yok olması da öyle başlar. Önce mekândan silinirsiniz sonra ardından diğerleri gelir. Ne tesadüftür bilinmez. Biz bu yazıyı kaleme alırken komşularımızdan biri "Burası Muş'tur/Yolu Yokuştur/Giden Gelmiyor/Acep ne iştir?" ağıtını tekrar tekrar çaldı. Ses derinden derine geliyordu. Sanki makalenin fon müziğiydi. Muş veya Huş; her ne ise...giden gelmiyor. İnsanın da eserin de.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.