Acı bir tebessümle cevapladı Hale!..

A -
A +
“Bir yerde okumuştum; kalp, âşık olacağı kişiye otuz saniye içinde karar veriyormuş.”   Hale dükkâna girdiğinde saçlarının ön kısmı dökük, bıyıklı, uzun boylu adamı fark etti. Daha önceki gelişinde bakkalın yüzüne bakmamıştı. Belki de o gün başka biri vardı. Fakat şimdi kapıdan girdiği andan itibaren adamın içerideki kısa boylu ihtiyar kadını bırakıp kendisiyle hissedilir şekilde yakinen ilgilenmesi dikkatini çekti. Bir kutu çay, üç ekmek, bir kilo şeker ve beş tane kibrit alıp çıktı. Üç dükkân ilerideki tuhafiyeciye girerken aklı, kendisine korkutucu şekilde bakan bakkaldaydı.             *** - Nedir o ördüğün? - Patik abla. - Kim için? Acı bir tebessümle cevapladı Hale: - Yeğenim. Hiçbir şey anlamadı Makbule: - Hangi yeğenin? Hale, boyun kısmına yuvarlak farklı renklerde şerit çekmek için kırmızı ipliği şişlere dolayarak seri parmak hareketleriyle pembe patiğe batırıp çıkarmaya ara verdi, pencereden uzaklara baktı: - Halime’nin çocuğu olmuştur şimdi. Patiğin kırmızı şeridi, Halime ile birlikte gökkuşağının altından geçme yarışlarını hatırlattı. Yağmur sonrası gökyüzünde rengârenk oval bir köprü oluşurdu Acısu’da… Çayırlarda koşarlardı bu köprünün altından geçmek için… “Geçmeyi başaranın cinsiyeti değişiyormuş” demişti Halime. Biraz korkuyla koşuyorlardı, “Hele bir yakalayalım, çok yaklaşırsak geçmeyiz” demişti Hale. Sedirin köşesinde halı yastığa yaslanmış hasta kadın, solgun yüzünde iki leke gibi duran feri kaçmış gözlerini kapatıp açtı: - Kız olduğunu nereden biliyorsun yeğeninin? - Bilmiyorum. Öylesine örüyorum işte… Nilüfer’e döndü Hale… Yorgandan dışarı çıkmış sol ayağına baktı… Kendi ayağından bile büyüktü. Derin bir keder duydu. Radyoda dinlemişti. Nilüfer bir çiçekmiş. Ama açabilmesi için, köklerinin içinde bulunduğu çamurdan beslenerek, bulanık sularda büyümesi gerekiyormuş. “Çamur dedikleri çile olmalı” diye düşündü.            *** İki gün sonra Hale bakkaldan aldıklarını gazeteden yapılma büyük paketten çıkarıp yerlerine koyarken, en dipte bir kibrit buldu. Allah Allah, kibrit istememiştim. Kibriti eline alınca hafifliğinden boş olduğunu anladı. Açtı. İçinde kartvizit kadar küçük bir kâğıt vardı: “Bir yerde okumuştum; kalp, âşık olacağı kişiye otuz saniye içinde karar veriyormuş.” Korktu; alelacele kâğıdı buruşturup kutuya geri tıktı, hızla koşup elini yaka yaka sobanın kapağını açtı, kutuyu ateşe attı. Dev alevlerin döndüğü sobanın içini bir süre seyretti, kutunun yandığından emin olmak için. Kibrit kutusu ekstra bir parlaklıkla küle dönerken uzun boylu bakkalın suratı titredi alevlerin arasında… Maşa ile ateşi karıştırdı Hale... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.