İki taş, bir mezar örmüş kara yer...

A -
A +
Eğitimsiz halk ozanlarının yüreğiyle yazdığı bu anlamlı sözler Hale’yi hep etkilerdi. Yine eskilere gitti...
 
Güzel bir yaz günüydü. Hale, Nilüfer’in arabasını verandanın önüne getirmişti. Ne düşündüğünü hiç kimsenin hiçbir zaman bilemeyeceği kız etrafındaki küçük dünyayı izlerken, Hale, Perihan Ablasının evine girmişti.
Kahvaltı sonrası Perihan, kocası Nurettin’in Almanya’dan getirdiği pikabın iğnesini dikkatli hareketlerle plağın üzerine koyunca, geniş ve bol pencereli salonu bağlama sesi doldurmuştu. İki kadın yan yana oturmuş, nağmelerin ritmine uygun olarak sağa sola sallanmaya başlamışlardı.
 
Gözüm yummuş gaflet ile giderken
Dediler ki tebdil görmüş kara yer.
Dünya varlığını hayal ederken
İki taş, bir mezar örmüş kara yer.
 
Sanma bu dünyanın bir vefası var,
Aldatır, oynatır eder ihtiyar.
Ağayla hizmetkâr yan yana yatar
Ne asil ne nesil sormuş kara yer.
 
Reyhanî farkı ne “az” ile “çok”un?
İkisi bir olur “var” ile “yok”un…
Mezar bir tarladır, insanlar tohum;
Her gün tane tane sürmüş kara yer.
 
Eğitimsiz halk ozanlarının yüreğiyle yazdığı bu anlamlı sözler Hale’yi hep etkilerdi. Yine eskilere gitti... Yine içinin yandığını hissetti.
Babasının Kıbrıs haberlerine dikkat kesildiği günlerdi. TRT ara sıra Erzurum Radyosuna bağlanıyordu. Bölgesel radyo da doğulu ozanların türkülerini veriyordu.
Baba İdris’in, belki savaş psikolojisi ve şehitler, belki çocuklarına söylemediği bir acısı sebebiyle, Murat Çobanoğlu’nun türküsünü dinlerken iki gözünden iki damla yaş yuvarlanmış, bunu da sadece Hale fark etmişti. Gaz lambasının şişesini siliyordu o sırada. Anne odada değildi, Halime ise babasına sırtı dönük tabak kuruluyordu.
Hale o günden sonra bu türküyü her duyduğunda, Çobanoğlu’nun mızrabı bağlamanın tellerine değil de kendi yüreğine vuruyormuş gibi hisseder, o sahneyi hatırlardı.
 
Neyine güvenem yalan dünyanın?
Kerem'i yandırıp kül etmedi mi?
On bir ay bülbülü ettirdi feryat,
Gül için bülbülü lal etmedi mi?
Bülbül âşık idi gonca güllere,
Arzusun söylerdi esen yellere,
Mecnun, Leyla için düştü çöllere
Ferhat'a dağları yol etmedi mi?
 
Çobanoğlu yaram döndü çıbana
Kurduğum bağlarım döndü virana
Kardeşi, Yusuf'u attı zindana
Kaderi Mısır'da kul etmedi mi?
 
Komşu Perihan, Hale’nin fazla etkilendiğini görünce:
- Gel hadi bostana gidelim, demişti, biraz çapa yapalım. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.