O sabah yağmur vardı İstanbul’da...

A -
A +
Şarkıda dediği gibi, o sabah yağmur vardı İstanbul’da. Ve gözlerim dolu dolu olacaktı günün sonunda...O sabah yağmur vardı İstanbul’da...   Unutmam mümkün değil; bir bahar günüydü. Şarkıda dediği gibi, o sabah yağmur vardı İstanbul’da. Ve gözlerim dolu dolu olacaktı günün sonunda. - Hiç vakit kaybetmiyor, demişti annem. Bir şey anlamamıştım. Sadece babamın aradığını ve beni birisiyle tanıştırmak istediğini söylemiştim. - Ne oldu ki? Koltuğun yastığını kabartıp yerine koymuş, asık bir suratla bana dönmüştü: - Seni onunla tanıştıracak. - Kiminle? Annem odadan çıkarken kendi kendine söylenmişti: - Anneannen gelir birazdan, ben bi çay demleyeyim. Gerçekten de az sonra anneannem hatimden dönmüş; ben babamla randevuma yetişmek üzere evden çıkmıştım. Fatih’te, anneannemin Akdeniz Caddesi’ndeki müstakil evinde oturuyorduk ve Üsküdar’a gidecektim. Aslında içeriğini tahmin ettiğim bu randevuyu bilmezden geliyordum ama annem şüphelerimi kuvvetlendirmişti. Eminönü otobüsüne son anda yetişmiştim. Sonrasında vapura binme fikri aklıma gelince bulutların arasından bir an güneş çıkıp kaybolmuş gibi içimde bir sevinç kıvılcımının çaktığını hissetmiştim. Denizi ve vapuru çok seviyordum.              *** O restoranda o gün onlara yaklaşırken ayaklarımın tam olarak nereye bastığını bilmiyordum. Kalbim sıkışıyordu heyecandan… Babam ayağa kalktı, “o” sadece gülümseyerek elini uzattı: - Berrin. - Ayla. İkimiz de karşılıklı “Memnun oldum” diyerek yalan söyledik. Tedirgindim. Kırılgandım. Korku doluydum. Bu mu yani şimdi? Anneme tercih edilen bu mu? Abartılı bir makyaj, ağır bir parfüm kokusu… Kokulara karşı çok duyarlı olduğum için ne kullandığını hemen çıkardım. - Nasılsın Ayla? Baba, ilk izlenimlerimi kaçırmamak için meraklı gözlerle suratımı tarıyordu. Hiçbir şey belli etmemeye kararlıydım. - Teşekkür ederim. Bu şey, bu kişi, bu “anne”, hayır bu “abla”, bu Berrin Hanım… her neyse işte; hayatımı bilmediğim bir yere sürükleyebilir mi? Bu asık suratlı, siyah saçlı, uzun boylu, kemikli, çilli kadın beni gerçekten sevebilir mi? Onunla aynı evde kalabilir miyim? “Bana anne de” diye tutturur mu?  Karın ağrılarıyla geçen bu yemek, babamın, “Kalkalım” müjdesiyle bitti. Nereye gidiyoruz? Ben ne olacağım? - Ayla’yı Fatih’e bırakıp dönelim, dedi babam. Ağrılar sebebiyle iki büklüm olmasaydım, teşekkür için babamın boynuna bile sarılabilirdim. DEVAMI YARIN  
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.