​Mezarlığı görünce göğsüne doğru bir acı hücum etti!..

A -
A +
Sekiz senedir annelik yaptığı kardeşlerine göz ucuyla baktı. Ağlamamak için vedayı uzatmadı.
    Zehra, artık geceleri babası ile Hala’nın yattığı, bir zamanlar annesinin hasta yatağının bulunduğu sekide uyuklayan çocukları tek tek kendi yer yatağına taşıdı. Lambanın fitilini indirdi, aralarına yattı. Yarım saat sonra Hala geldiğinde de, iki saat sonra Aga geldiğinde de iki çocuk mışıl mışıl uyuyordu ama uyumayan ve hiç uyumaya niyeti olmayan Zehra, uyuyormuş gibi gözlerini yummuştu.                *** Zehra, bütün gece uyumama kararına rağmen sabaha doğru daldığını, babasının sesiyle uyandığında anladı. “Kalk kızım, gidiyoruz.” Zehra, küçük kardeşi Halil’in karnına koyduğu sağ kolunu hafifçe kaldırıp kenara bıraktı. Kardeşlerini rahatsız etmemek için bir gölge gibi yataktan sıyrılıp çıktı. Yanına ne alacağını bilmiyordu. Babasına küsmüştü, bir şey soramazdı. Hala’nın horlama sesi geliyordu. Bir tane tuman aldı, bir tane atlet, Nene’nin geçen kış örüp, “Çeyizine koyarsın” diyerek hediye ettiği bir çift yün çorap… Başka da alacak bir şey bulamadı. Sekiz senedir annelik yaptığı kardeşlerine göz ucuyla baktı. Ağlamamak için vedayı uzatmadı. Dışarı çıkmış olan babayı takip etti. Dışarıda baba yoktu. Dizleri titreyen Zehra sedire oturdu. Komşunun boz köpeği Gavruş sessizce gelip sokuldu. Ayaklarını kokladı, diliyle dokundu, dizinin dibine oturdu. Biraz sonra baba eyerlediği doru atıyla arkadan öne geldi. Ayağa kalkan Zehra’ya sol kolundan tutarak yardım etti, “Bismillah” deyip, atın terkisine oturttu. Kendisi de atın sağına geçip, sol ayağını üzengiye koydu, bir zıplayışta eyere oturdu. İki topuğuyla atın karnına dokundu, hareket ettiler. Zehra babasının belini değil, eyerin kaşını tuttu iki eliyle. Gün yavaş yavaş aydınlanıyordu. Zehra dönüp eve bakmadı. Sadece geçerken sağlarına düşen Nene’nin evine baktı; beyaz bir tablo gibi duran kireç duvarda iki kara pencere… Sağdakinde, camın siyahlığı içinde belli belirsiz fark edilen beyaz bir yaşmak hafifçe çekilip odanın karanlığına karıştı.                *** Şehre giden doğudaki şose yola değil, köyün içinden çıkıp komşu köylere uzanan patika yola girdiler. Gavruş onları takip etmekten vazgeçip, yol kenarına oturdu. Zehra solda mezarlığı görünce karnından göğsüne doğru bir acı hücum etti. Zamana boyun eğmiş taşlarıyla sayısız mezar içinde annesinin toprak öbeğini fark edince kafasını ters tarafa çevirdi. “Nereye gidiyorsun kızım? Çocuklarımı bırakıp nereye gidiyorsun?” demesinden korktu belki. Belki de “Beni görüp bu kadar erken gittiğime üzülmesin” diye tanınmamak için yüzünü çevirdi. Aga mezarlığın farkında bile değildi; atın gittiği istikamete bakıyor, hayvanın adımlarının ritmine uygun olarak sallanıyordu. Aynı araçta tesadüfen buluşmuş iki yabancı gibi, hiç konuşmuyorlardı... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.