“Gelir gelmez müjdeyi vereyim Âdem’e...”

A -
A +
Zehra’nın uzun ve huzurlu hayatının temelleri atılıyordu Taşkesen köyünün biraz dışında…
 
Âdem gündelik işlerde çalışmaktan dolayı tecrübeliydi. Arsanın kenarına bir çadır kurdu ve hemen yeni bir ev inşasına girişti...
Demiryollarında mevsimlik işçilik ve köprülerde menfez yapımı sırasında tanıştığı kimi ustalardan da yardım alarak kısa sürede güzel bir ev yaptı.
Dere kenarındaki bu yeni evin girişinde bir hol, sağında misafir odası, solunda aşgana (aşhane) vardı. Evin dışından sağa dolanınca tek dananın bağlandığı kom, solundan dolanınca tandır bulunuyordu. Bir harman, bir de bostan yeri vardı.
Zehra’nın uzun ve huzurlu hayatının temelleri atılıyordu Taşkesen köyünün biraz dışında…
Çadırdan eve geçtiklerinde Âdem, “Kanal kazılacakmış, orada çalışıp para kazanacağım” dedi tebessümle.
Zehra neredeyse ilk kez kocasının güldüğünü görmüştü. İçinde kelebekler uçuştu...
                ***
Zehra bir süredir “ay hâli olmadığını” fark etmemiş, karın ağrıları, mide bulantıları, kusmaları bile aklına bir şey getirmemişti.
Yine bir kusma nöbeti sonrasında, ilk kez, en sevdiği eltisi Fadime Abla söylemişti, “Kız, gebe olmayasın?”
Fadime Abla, on üç çocuklu Bedii Ağa Hanedanı’nın beşinci oğlunun karısıydı. Yani Zehra’nın kocası Âdem’in bir üst büyüğü… En üstten itibaren;
Erkek (evli)... Erkek (evli, o sıralar süvari)... Kız (komşu köyde evli)... Kız (bir başka komşu köyde evli)... Kız (bir büyük ablası ile elti, komşu köyde)... Erkek (Fadime’nin kocası) ... Erkek (Zehra’nın kocası)... Erkek (ailenin tek okumuşu, kasabada öğretmen)... Kız (üzerine kaynar su dökülmesi sonrasında daha yedi yaşında ölmüştü)... Ve dört erkek de (bekâr)...
                ***
Zehra, Fadime Ablanın gebelik tahminine çok sevinmişti.
Kocası Âdem o sıralar gece bekçiliği yapıyordu ve Fadime Abla “yoldaş” olarak gelmişti.
Zehra, “Sabah gelir gelmez müjdeyi vereyim Âdem’e” dedi.
Ertesi sabah kocası gelmeden bir başka şey geldi.
Bir akşam önce kasabadan dönen eski muhtar, her zaman yaptığı gibi komşu köydeki postaneye uğrayıp Taşkesen köyünün mektuplarını da almıştı.
O günkü iki mektuptan biri Zehra’ya geliyordu.
Eski muhtarın genç kızı zarfı uzatırken, Zehra “Bir yanlışlık olmalı” diye düşündü, inanamadı. Çünkü yeryüzünde kendisine mektup gönderecek hiç kimseyi tanımıyordu.
Ama mektup ona geliyordu ve bundan sonraki hayatını derinden etkileyecekti.
                ***
Bayan: Zehra Cenk, Taşkesen Köyü, Kopdağı-Şenkaya.
Alıcı kısmında böyle yazıyordu.
Zehra’yı ayakta iken oturmaya zorlayan “Gönderen:” kısmında ise “Halil Solmaz” ismi vardı.
Zehra titreyen elleriyle zarfı mümkün mertebe en az zararı verecek şekilde dikkatlice açtıktan sonra, acemi el yazısıyla yazılmış uzun mektubu okumaya başladı. Giderek gözyaşlarına boğulması sebebiyle eski muhtarın kızı korkup köye geri döndü. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.