Ölürsem olmaz haberin, Hazin hazin ağlar gönül...

A -
A +
Radyodan “Yolumuz gurbete düştü” türküsünü duyunca sesi biraz daha açtı...
 
Öğretmen kayınbiraderinin düğün hediyesi olarak getirdiği küçük radyonun iç içe geçmiş metal antenini çekip uzatır, nerede en az cızırtı yapıp en iyi çekiyorsa oraya taşır, kardeşten, hasretten bahseden türküleri gözyaşıyla dinler, küçük kardeşinin mektubunu tekrar tekrar okurdu Zehra.
              ***
Halil’in Karabük’e kadar hikâyesi doğruydu. Ancak Karabük’te önce Millî Eğitim Müdürlüğünü, sonra Ruhi Öğretmeni bulunca şoku yaşadı.
“Seni hatırlayamadım” dedi üç yıl önceki öğretmeni, sigarasını küllüğe bastırırken.
Halil ayaklarını sürüyerek oradan çıkıp sokaklarda dolaştı.
Günün sonuna doğru acıkmış ve ümidini kesmiş olarak yine gagala almak için bir fırına girdi. Simidi aldı, tam o sırada, garajda kendi yaşlarında simit satan çocuk akılına geldi.
“Ben simit satabilirim” dedi fırındaki şişman adama…
Adam tepeden tırnağa süzdü Halil’i…
“Yarın sabah beşte gel” dedi.
Halil’in verdiği beş kuruşu geri uzattı. Halil sevinçle dükkândan çıktı.
Şimdi nerede kalacaktı?
Şehrin dışına doğru yürüdü, tarlaları geçti, bir bağ evinin yanından geçerken durdu, kırık camlı pencereden içeri baktı. Eşyasız beton zeminde kabak, patates, soğan yığınları vardı. Yarı aralık kapıyı itti, içeri girdi.
                ***
Zehra o sabah camları silerken radyoda Ali Ekber Çiçek’in “Yolumuz gurbete düştü” türküsünü duyunca sesi biraz daha açtı.
Yine ağladı; temizlik bezini pencere pervazına bırakıp sedire çöktü; ileri geri sallandıkça gözyaşları kâh göğsüne, kâh dizlerine düşüyordu.
 
Yolumuz gurbete düştü
Hazin hazin ağlar gönül,
Araya hasretlik girdi
Hazin hazin ağlar gönül
Garip garip ağlar gönül.
Bu mudur senin eserin
Sinemi yaktı kederin,
Ölürsem olmaz haberin
Hazin hazin ağlar gönül
Garip garip ağlar gönül.
Beyhani’yem budur hâlim
Senden ayrı düştü yolum,
Bu hasretlik bize ölüm
Hazin hazin ağlar gönül
Dertli dertli ağlar gönül…
Zehra, küçük kardeşi Halil’den bir daha ne bir mektup, ne bir haber alabildi...
             ***
O talihsiz çocuk düşürme olayından bir yıl sonra bir kez daha hamile kaldı Zehra.
Kocası Âdem’in keyfi yerine gelmiş, ahırda hayvan sayısı artmış, bekçiliği bırakmış, köye su getirmek için başlatılan kanal kazma işinde çalışıyordu.
“Çocuğum olacak, senin kaydını yaptırmak lazım” dedi.
Zehra heyecanlandı. Hayatında ilk kez şehir görecekti. Süleyman Dayının kamyonuyla olmamıştı ama trenle olacaktı galiba… DEVAMI YARIN
 
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.