"Benim pabucum dama atılacak gibi sanki!.."

A -
A +
"Artık bizim evimizin hiçbir eksiği yok. Onun için neler planlıyorum bilsen Ferit..."   İpek Hanım büyük bir zevkle hazırladığı bebek odasından dışarı hiç çıkmıyordu. Nalân için aldığı beşiğin yanı başına bir sandalye koymuş, kollarını beşiğe yaslamış, mışıl mışıl uyuyan bebeğini seyrediyordu. Ferit Bey başını kapıdan uzattı ve karısının hâlini görünce sevgiyle kendi kendine gülümsemekten kendini alamadı. Hafifçe öksürdü. Hemen irkildi İpek. - Ay, korktum Ferit, yavaş ol, uyuyor... - Görüyorum canım. İyi değil mi? İpek Hanım sevgiyle baktı bebeğe: - İyi... Öyle masum uyuyor ki benim kızım. Rahat rahat... Ferit Bey beşiğe yaklaştı. Bir elini karısının omzuna koydu. Karı-koca bir müddet seyrettiler bebeklerini. İpek başını kocasının göğsüne dayadı: - Bana dünyaları verdin Ferit, o kadar mutluyum ki... Artık bizim evimizin hiçbir eksiği yok. Onun için neler planlıyorum bilsen. En iyi okullarda okutacağım, mükemmel bir insan olarak yetiştireceğim onu. Dünyalar güzeli bir kız olacak benim kızım. Hiçbir eksiği olmayacak. Ferit Bey tebessüm etti ve saatine baktı: - İstersen hazırlan, birazdan dadı adayları gelecek. İpek telaşlandı: - Haklısın, ben üzerimi değiştireyim. Offf! Yanından ayrılmak istemiyorum hiç. Ferit Bey sitemkâr bir tavırla dudak büktü: - Sanıyorum benim pabucum dama atılacak. İkinci planda kalacağım herhâlde. Genç kadın sevgiyle yaklaştı kocasına: - Senin benim yüreğimdeki yerin bambaşka canım. Ayrı ayrı yerlerdesiniz. Hayatımın en değerli iki varlığından birisin sen. Ne kızımdan vazgeçerim, ne de senden. Benim yaşama sebebimsiniz ikiniz de... Durakladı, yüzünden bir bulut geçer gibi oldu: - Annesini görmedik hiç, o da babası gibi mi düşünüyordu acaba? Ferit karısının ellerini tutup gözlerinin içine baktı: - Bunları düşünme, artık onun annesi sensin, babası da benim. Bu onların tercihi. Bu konu burada kapanacak ve benim kızım hayatının bu üç aylık dönemini hiç yaşamamış olacak. Birkaç güne kadar nüfus kâğıdını getirecek İhsan Bey. O artık Nalân Kozdağlı. İpek dudaklarını ısırdı ve yaslandı kocasına. İçi kıpır kıpırdı ve sevgiyle titriyordu...              *** Hacer üzerinden bir hafta geçmesine rağmen hâlâ ağlıyordu. Bir haftadır kocası eve gelmemişti. Oğlunun karnını doyurabilmek için insanlara el açmaktan utanıyordu artık. Ev tamtakırdı. Beş kuruş parası dahi yoktu cebinde. Sabah Hakan uyurken mantosunu giyip evin arka tarafındaki boş araziye çıktı. Elinde bir naylon torba bir de kör bıçakla yiyebilecekleri bir ot arıyordu. Oğlu açtı. Kendisi açtı. Bütün bunları yaşarken kendi kendine üzülmemesi gerektiğini telkin etmeye çalışıyordu: “Hiç olmazsa bebeğim rahat, karnı doyuyor, rahat bir yerde uyuyor... Hiç olmazsa bu sefaleti o çekmiyor. İnşallah iyi insanlardır, ona sevgi verirler...” DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.