Hacer, kapının eşiğinde hâlâ ağlıyordu...

A -
A +
Omzundan tuttuğu gibi itekleyerek soktu içeriye... Ağlamaktan şişmiş gözleriyle baktı kocasına...   Yaşar da adamın arkasından çay parasını ödeyip hemen fırladı dışarıya. Hızlı adımlarla evine döndü. Hacer hâlâ kapının eşiğinde oturmuş ağlıyordu. Nezihe yanında onu teselliye çalışıyordu. Yaşar’ın geldiğini görünce hemen fırladı ayağa: - Seninki geliyor Hacer, ben gidiyorum. Kadın hızla uzaklaştı. Yaşar ters bakışlarla kadın gözden kaybolana kadar süzdü onu. Sonra Hacer’e yaklaştı: - Gir kız içeri. Ne oturup duruyorsun sokaklarda, yürü! Omzundan tuttuğu gibi itekleyerek soktu genç kadını. Hacer ağlamaktan şişmiş gözleriyle baktı kocasına: - Polise gittim, Hakan’ımı bulsunlar diye, onlardan haber bekliyorum. - Bırak Hakan’ı şimdi. Sen ne zaman doğum yapacaksın? Hacer irkildi. Şaşkın gözlerle baktı kocasına: - Ne diye sordun şimdi bunu? Pis pis sırıtıyordu Yaşar. Titredi Hacer bu ifadeyi görünce. Canı çekiliyordu sanki...          *** Haydar telaşlı bir tavırla girdi kahveden içeriye. Kendisini beklemekte olan Yaşar’ın yanına gelip hemen bir sandalye çekti: - Konuştum aileyle. Beklemeye razılar. İşi sağlama bağlamak için de biraz para verecekler önden. Ama teminat istiyorlar. Yaşar kaşlarını kaldırdı: - Ne göstereceğim ben teminat olarak, bir şeyim yok ki... Haydar öne doğru eğildi: - Oğlum, dudağın uçuklayacak alacağımız parayı duyunca, bu kaçırılmaz. Ben bir şeyler gösteririm. Parayı alınca da işimiz iş... Yaşar karısından doğuma dört ay kaldığını öğrenmiş ve Haydar’a bildirmişti. Sevinçle: - Tamam o zaman, diye haykırdı. Haydar kaşlarını çattı: - Ama peşinattan sana az bir şey veririm. Baştan söyleyeyim. İş sağlama bağlandıktan sonra hesaplaşırız. Ben de kendimi garantiye almak zorundayım. Yaşar boynunu büktü: - Tamam Haydar, sen ne dersen o olsun... Adam yerinden kalkmıştı: - Ben gidip anlaşmamı yapayım insanlarla. Haber bekliyorlar. Yaşar yalnız kalınca keyifle arkasına yaslandı. Çayından keyifli bir yudum aldı. Alacağı paranın hayalini kurmaya başlamıştı bile… Bu arada Hacer ise kocasının ısrarlı sorularından şüphelenmişti. Cahildi ama zeki bir kadındı. Yaşar’ı artık çok iyi tanıyordu. Onun karnındaki bebeğini de para karşılığı vereceğine kesin gözüyle bakıyordu. Yaşama sebebi olan evlatlarını teker teker kaybetmenin verdiği ızdırap kemiriyordu bedenini. Hakan’dan hâlâ ses çıkmamıştı. Üç gündür günde iki defa karakola gidiyor, bir haber olup olmadığını soruyordu. Her seferinde umudunu biraz daha yitirmiş bir şekilde dönüyordu evine... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.