"Baba, bırak gitsin uğraşma ne olur"

A -
A +
Adam dikkatle bakıyordu genç kadına. Onun gözlerindeki korkuyu çok net olarak görebiliyordu.
 
Hacer belediye otobüsünün geldiği son durakta inince tedirgin gözlerle bakındı çevresine. Hiç bilmediği bir yerdeydi. Nereye gideceğinden haberi yoktu. Öylesine yürümeye başladı. Karnı acıkmıştı. Bir simitçi görüp adımlarını hızlandırdı. Bir simit aldı. On dakika sonra açlığı biraz yatışmıştı. Hava güneşin batmasıyla soğumaya yüz tutmuştu. İnce ve eski mantosuna sarılıp ağır adımlarla ilerledi. Bir süre sonra hava kararmıştı iyice. Sokaklar tenhalaşmıştı. Korkuyla ilerliyordu genç kadın. Sonunda kapısı açık bir apartman boşluğu gördü. Burada bir süre dinlenebileceğini düşünerek iyice sokuldu merdiven altına. Mantosunun yakalarını sıkı sıkı kapattı. Gözleri kapanıyordu. Vücut yorgunluğundan çok ruh yorgunluğu uykusunu getirmişti. Başını duvara dayadı ve gözlerini yumdu. İçi geçmek üzereydi ki birden ortalığın aydınlanmasıyla gözlerini açtı. Başında iki kişi duruyordu. Bir tanesi yaşlıca bir adam, diğeri de orta yaşlı sarı saçlı bir kadındı. Adam hafifçe eğildi:
- Hayırdır kızım, ne yapıyorsun burada?
Hacer hemen toparlandı ve ayağa kalkmaya çalıştı:
- Ben... Şey, özür dilerim, çok yorgundum, içim geçmiş amca... Kusura bakma...
Adam gözlerini kıstı:
- Senin evin yok mu kızım?
Hacer içini çekti:
- Artık yok amca, benim kimsem yok...
Sarışın kadın katı bir sesle yaşlı adamı uyardı:
- Baba, bırak gitsin, uğraşma ne olur.
Yaşlı adam kızına döndü ve elini kaldırdı:
- Dur bakalım Betül. Neymiş anlayalım...
Tekrar Hacer’e döndü:
- Nerelisin sen kızım?
- Malatyalıyım amca. Ama epeydir buradayım. Köyden geldim ben buraya...
Adam dikkatle bakıyordu genç kadına. Onun gözlerindeki korkuyu çok net olarak görebiliyordu. Bir süre düşündükten sonra:
- Senin karnın açtır şimdi...
Sarışın kadın dayanamadı, atıldı:
- Baba, Allah aşkına...
- Karışma Betül, görmüyor musun zavallıyı. Haydi kızım kalk gel bakalım. Biraz bir şeyler verelim sana yiyecek. Yürü...
Hacer korkuyla doğruldu. Üstü başı toz içindeydi. Tedirgin bir şekilde sarışın kadına baktı. Sanki onun da onayını almak ister gibiydi bu davetten dolayı. Ürkekliğinden titriyordu...
           ***
Hikmet Kemal Bey emekli bir banka müdürüydü. İkinci kattaki dairenin kapısını çaldıktan sonra iki adım geride duran Hacer’e döndü:
- Burası benim evim kızım. Hanımım evde, şimdi senin karnını doyururuz.
Kapı çok geçmeden açıldı. Son derece sevimli, yuvarlak yüzlü, kısa boylu ve biraz kilolu bir kadın göründü kapıda. Gülümsüyordu:
- Geç kaldınız ayol, sofra hazır...
Hikmet Kemal Bey içeri girdi:
- Misafirimiz var Münevver. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.