Hakan, geri dönülmez bir hayata girmişti...

A -
A +
"Siz benimle geleceksiniz. Bugün Bakırköy’e gideceğiz. Hakan sen yine gözcülük yapacaksın!"
 
Hakan, plastik bardağını uzattı adama. Neredeyse soğuk denilecek ılıklıktaki sarı sıvı bardağına dolar dolmaz hemen bir köşeye çekildi. İştahla simidini yemeye başladı. Alışmıştı artık bulunduğu yere. Çocuk mafyasının eline düşmüştü. Zaten başka şansı da yoktu. Her gün kendisinden yaşça daha büyük ağabeylerle birlikte sokağa çıkıyor, onların yaptığı hırsızlıklar sırasında gözcülük vazifesi yapıyordu. Yankesiciliğin, kapkaççılığın ince noktalarını öğreniyor, tam bir toplum zararlısı olarak yetişiyordu…
Kahvaltısını bitirdikten sonra çayını da son yudumuna kadar içti. Burada yatacak yeri vardı. Yemek veriyorlardı. Akranlarıyla birlikteydi ve küçücük beyni evde Yaşar’ın korkusu içinde yaşamaktansa burada serbest ve rahat olmanın daha iyi olduğu düşüncesindeydi. Burada da dayak vardı. Eğer söylenenleri yapmazsa, görevini yerine getirmezse büyük ağabeyler tarafından dövülüyorlardı. Hem de acımasızca...
Hakan daha hiç dayak yememişti. Çünkü yaradılışından gözü kara bir çocuk olduğu için kendisine verilen direktifleri harfiyen yerine getiriyordu. Zaten davranışlarıyla hemen dikkati çekmişti. Patron dedikleri adam etrafındakilere Hakan’a özel bir özen gösterilmesini istemişti. Hakan karnını doyurduktan sonra yemekhane olarak kullanılan geniş salonun basamaklarına oturdu. Yanına yaklaşan kader arkadaşı Tarık’a yanında yer açtı. İki arkadaş dikkatle etrafındakileri seyrediyorlardı. Orada bulunanların en küçüklerinden biriydi Hakan. Kendisiyle yaşıt birkaç çocuk daha vardı. Diğerleri daha büyüktü. Beş yaşından yirmi yaşına kadar çeşitli yaş gruplarından yaklaşık elli çocuk vardı kaldıkları yerde. Kahvaltı sona erdikten sonra uzun boylu, zayıf bir genç ortaya geldi ve bağırdı:
- Gruplar ayrılsın... Bugün üç grup işe çıkacak.
Hakan hareketlendi ve yerinden kalkıp sağ taraftaki beş kişilik gruba katıldı. Grubun içindeki en büyük çocuk on üç yaşlarındaydı. Bir süre bekledikten sonra yanlarına gelen uzun boylu zayıf genç gülümsedi:
- Siz benimle geleceksiniz. Bugün Bakırköy’e gideceğiz. Hakan sen yine gözcülük yapacaksın. İyi iş çıkartın, göreyim sizi... Birazdan araba gelecek. Kapıda bekleyin...
Çocuklar koşarak dışarıya çıktılar. Hakan artık geri dönülmez bir hayatın parçası olmuştu. Daha oyun çağındaki bu küçük yavrucak hayatın acımasız çarklarının arasına kapılmış, toplum içinde hiçbir zaman kabul görmeyecek bir suçlu olarak son hızla yetişiyordu...
              ***
Hacer, Hikmet Kemal Bey, karısı Münevver Hanım ve kızları Betül ile birlikte çıktıkları alışverişi yaklaşık üç saatte tamamladılar. Elleri kolları paketlerle dolu olarak eve döndükleri zaman hepsi de kendisini yorgun hissediyordu. Hacer heyecan içinde atıldı:
- Ben size bir Türk kahvesi yapayım. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.