Beklemekten başka yapacak bir şey yok kardeşim...

A -
A +
Umutları sönmüş bir şekilde boynunu büktü Hacer. Acısını ve ızdırabını yüreğine gömdü yeniden...
 
 
Hastaneden çıktıkları zaman Betül gözlerini yoldan ayırmadan sordu:
- Seni biraz durgun görüyorum Hacer...
Genç kadın içini çekti:
- Hakan’ımı düşünüyorum abla, kim bilir yavrum nerede, ne hâlde, daha beş buçuk yaşında abla, bu kurt kapanıyla dolu şehirde ne yapar o çocuk?
Betül kırmızı ışıkta durmuştu. Dönüp Hacer’in yüzüne baktı:
- İnan ki benim de aklım almıyor Hacer, beş buçuk yaş yahu! Olacak şey değil. Nasıl bulamazlar bu çocuğu, nereye kadar gidebilir ki!.. Bu işe ben de senin kadar inanamıyorum...
Yeşil yanmıştı. Betül vitese takıp gaza dokundu. Araba yaylanarak kalktı.
- Bugün arkadaşımı arayacağım. Telefonla durumu bildirip babasına söylemesini istemiştim. Bugün bir kurcalayalım bakalım. Bir şeyler var mı?
Hacer gözleri dolu dolu minnetle baktı genç kıza:
- Ben sizin hakkınızı nasıl öderim ablam, ne yaparım da bu borcu öderim. Benim hayatımın sonuna kadar sırtımdır yeriniz... Ne yapardım ben bir başıma sokaklarda abla, bir cesaret geldi işte vurdum kapıyı çıktım. Bir güven geldi, korkular yok oldu. Öylesine ızdırap doluydum, öylesine nefret doluydum ki, görmedi gözüm bir şeyi. Ama şimdi düşünüyorum da, biraz oyalansaydım bir yere gidemezdim. Kalırdım Yaşar’ın yanında yine. Dayak, yoksulluk, ızdırap, karnımdaki yavrumu da kaybederek ortada kalırdım.
Betül dudaklarını ısırdı. Onun da gözleri dolmuştu:
- Artık düşünme Hacer, geriye bakma, inşallah oğlundan da bir haber alırız, her şey düzelir...
              ***
Betül telefonu kapattıktan sonra heyecanla bekleyen Hacer’e döndü:
- Yok Hacer’ciğim, arkadaşın babası bütün bilgileri almış, araştırıyorlarmış ama bir haber yok. Beklemekten başka yapacak bir şey yok kardeşim.
Umutları sönmüş bir şekilde boynunu büktü Hacer. Acısını ve ızdırabını yüreğine gömdü yeniden. İçini çektikten sonra kalktı yerinden:
- Ben yiyecek bir şeyler hazırlayayım sana abla, sabahtan beri aç dolaşıyorsun.
Betül başını salladı:
- Kendine de hazırla, doktor ne dedi? İyi beslenmen lazımmış. Annemler yemiş yemeklerini. Babam öğle uykusunda, annem de odasında televizyon seyrediyor. Biz ikimiz yiyelim.
Hacer yemekten sonra bulaşıkları yıkayıp odasına geçti. Betül de ders çalışmak üzere kendi odasına girmiş, kapısını kapatmıştı. Hacer, Hikmet Kemal Aktunalı ailesinin bir ferdi olmuştu artık. Bir gün önce ona verilen odayı düzenlemişler, odaya bir karyola, bir dolap ve bir koltuk koymuşlardı. Minik ama sevimli bir oda olmuştu. Çiçekli perdeleri, bej renkli badanası, yerdeki devetüyü renkli halısıyla sıcacık bir yerdi. Yatağının üzerine oturdu.
“Hakan’ım, benim şansım döndü, dilerim sen de kurda kuşa yem olmamışsındır” diye geçirdi içinden... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.