''Sen bu âlemin kralısın Hakan abi...''

A -
A +
Uzun boylu iki genç dikkatli bakışlarla etrafı süzerek kahveden içeri girdiler. Dip masalardan birine oturdular. 
 
Münevver Hanım atıldı sitemkâr bir tavırla:
- Aaa, kendin için konuş ayol, ben daha yaşlanmadım. Ne varmış benim yaşımda alt tarafı yetmiş yedi yaşındayım ama olsun, elim ayağım tutuyor.
Bu sırada Betül girmişti içeri. Giyinmişti:
- Yine yaş kavgası mı yapıyorsunuz. Şunu aklınıza koyun. İnsan, olduğu değil hissettiği yaştadır. Kendinizi genç hissediyorsanız gençsiniz demektir.
Ardından babasının sandalyesine yaklaşıp onu yanağından öptü:
- Ama yine de önümüzdeki hafta seninle hastaneye gidelim de biz yine tetkikleri yaptıralım olur mu babacığım? Ben bir gün önce gelir yine sizde kalırım, sabah birlikte gideriz.
Ardından annesine döndü:
- Münevver Hanım, sizi de götüreceğim o gün, sizin de bir kontrolünüzü yaptıralım.
Yaşlı kadın umursamaz bir şekilde dudak büktü.
- Hiç öyle başını falan çevirme. Yıllık kontrolleriniz yapılacak. Hacer’i de götürüyorum ama onun daha var. Dosyalarınıza baktım dün. Siz boş verin şimdi onu da, akşam dolma partisine ben de davetli miyim?
Hacer atıldı telaşla:
- O ne demek Betül Abla, tabii ki sen de geleceksin.
- Yok hani yani oğlunuza yapacaksınız ya dolmayı!
Bu sözleri söylerken babasına da göz kırpmıştı Betül. Münevver Hanım telaşla cevap verdi:
- Ay kıskanıyor çocuğu bu!.. Deli kız, erken gel akşama haydi, çok konuşma!
            ***
Uzun boylu iki genç dikkatli bakışlarla etrafı süzerek kahveden içeri girdiler. Dip masalardan birine oturdular. Yanlarına gelen kahveci çırağına iki çay siparişi verdikten sonra kuşkulu bakışlarını etrafta gezdirmeye devam ederek çaylarının gelmesini beklediler. İki gençten daha toplu olanı hafifçe öne doğru eğildi:
- Daha gelmemişler...
Diğer genç arkasına yaslandı. Çayından bir yudum aldı:
- Beş dakika zamanları var... Geldiler, geldiler! Gelmezlerse kendileri bilir. Hesabını keserim o zaman. Bana kimse oyun oynayamaz.
Diğer genç kaşlarını kaldırarak gülümsedi:
- Sen bu âlemin kralısın abi...
Tam bu sırada içeri giren iki adam hızlı adımlarla gençlerin oturduğu masaya yaklaştı. Adamlardan otuzlu yaşta olanı ceketinin cebinden bir zarf çıkartıp uzattı:
- Buyur Hakan Bey... İstediğin miktar burada. Artık bizi rahat bırakırsın umarım. Sözünde durursan sevinirim. Delikanlıysan sana da bu yakışır.
Hakan gözlerini kıstı:
- Delikanlılığımızın derecesini sen ölçecek değilsin. Sen üzerine düşeni yap yeter, gerisini ben hallederim. Bundan sonra her ay bu ilgiyi göstereceksin bize. Peşin söyleyeyim, ilgini gösterdiğin sürece himayemde olursun, ama yamuk yaparsan orasını bilemem.
Adam tedirgin ve sıkıntılı bir şekilde yüzünü buruşturdu. Hiçbir şey söylemeden masadan uzaklaştı. Hakan zarfın içindeki parayı bir çırpıda saymıştı. Memnun bir ifadeyle:
- Tamamdır. Dersini iyi çalışmış anlaşılan.
Zarfın içinden bir miktarı çıkartıp arkadaşına uzattı:
- Al bakalım, bu senin. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.