Dengeli Beslenme ve Akli Dengemiz

A -
A +
Ya arkadaşlar! Tamam, biliyoruz, Türk halkı gerçekten sağlık ve güzellikle ilgili haberleri çok seviyor ve okuyor. Ama bir konu bu kadar da sömürülmez yahu!
Sayenizde günde dört kez beslenme alışkanlığımızı değiştiriyoruz. Yeni bilgiler üzerimize sağanak gibi yağarken, sofrada ne yapacağımız bilmez halde bekleşiyoruz. Çünkü dengeli beslenmeyle ilgili bilgiler acayip dengesiz!
-
Çay bir gün faydalı, öbür gün gün zararlı... Koşu Pazartesi kalbe iyi geliyor, Salı küt diye öldürüyor.
Yumurta Nisan ayında kolesterolü zıplatırken, Mayıs'ta birden karar değiştirip pek etkilemiyor. Günlük içmemiz gereken suyun litresi borsa gibi, her gün değişiyor. Tam bünyeyi iki litreye alıştırıyoruz, birisi çıkıp iki litre çok fazla diyor.
-
İşin kötüsü, bu haber tam siz iki buçukuncu litreyi tüketirken yayınlanıyor. Ve elinizde pet şişeyle damacananın yanında kala kalıyorsunuz.
Kahve A gazetesinde baş ağrısını tetikliyor, B gazetesinde geçiriyor, internette kısırlık yapıyor.
Uzmanın birisi televizyona çıkıp "Tereyağı damarları tıkıyor, sakın yemeyin" diye halkı uyarıyor. Hemen tereyağını dolaptan çıkarıyorsunuz. Başka bir uzman tereyağı yemeyenlerin Omega 3'ten mahrum kaldığını söylüyor. Siz de ekstra destek için kendinizi balığa, cevize veriyorsunuz.
Bu sırada okuduğunuz bir haberde, sağlıklı bir kalp ve damar sistemi için Omega 3'ün en az 2 gramının bitkisel gıdalardan temin edilmesi gerektiğini öğreniyorsunuz. Balığı ve cevizi azaltıp, Omega 3 alabileceğiniz bitkisel bir gıda araştırıyorsunuz. İnternette bulduğunuz sitede bunun için, "1 dilim keten tohumlu ekmeğe doğal kanola yağı ile üretilmiş margarin sürün ve yiyin" yazıyor.
Fırına gidip, "Abi, keten tohumlu ekmek var mı?" diye sorarken, televizyonda bir uzman tereyağının aslında damar tıkanıklığına yol açmadığını söylüyor. Bu arada fırıncı, "Keten tohumlu yok abi, kepekli vereyim mi?" diye soruyor. Hiçbir şey demeden fırından çıkıyorsunuz.
Ve içinizden evde depoladığınız cevizleri uzmanların kafasına doğru fırlatmak geliyor.
-
Herhalde bir grup gıcık bilim adamı var. Bunlar laboratuvara girip "Ne bulsak da ezber bozsak?" diye akşama kadar uğraşıyorlar. Akşam da çıkıp hemen basın bülteni gönderiyorlar. Ertesi gün biz yine nevrimiz dönmüş bir şekilde yeni buluşlar okuyoruz.
-
Ramazan ayında ise bu olay tamamen çıldırıyor. Kanallarda gündüz şişman abi ve ablalar mütemadiyen yemek pişiriyor, malzeme listesi sıralıyorlar. Sizin de canınız çekiyor, akşam için bu tariflerden bir tanesini yapıyorsunuz.
Ezanla birlikte sofraya oturup tam ilk lokmayı alacakken, bu sefer gayet fit bir diyetisyen uzmanı çıkıp "İftarda hafif yiyin, sakın abartmayın" diye tavsiyeler sıralamaya başlıyor. Tabii lokmalar boğazınıza diziliyor.
Canınız sıkıldığı için kanal değiştiriyorsunuz. Ama sonuç aynı... Çünkü sahura kadar diyetisyenler o kanal senin, şu kanal benim dolaşıp az yiyin, sahuru atlamayın, su içmeyi unutmayın diye tehditler savuruyorlar.
-
Bir şey değil, bir sürü çocuk astronot olmaktan vazgeçip beslenme uzmanı olmaya karar verdi. Çünkü kafalarında oluşan meslek tanımı, akşamları televizyona çıkıp şunu yiyin, bunu yemeyin demekten ibaret.
Dengeli beslenme uğruna yakında akli dengemizi kaybetmeyiz inşallah!
-
Not: Bu yazı, bugünlerde diyet yapmaya çalışan yazarın "Yaşadıklarımız Okuduklarımızın Efendisidir" kitabından alınmıştır.
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.