​Arayan Mevla'sını da bulur, belasını da

A -
A +
Bir internet sitesinde 2017 yılında Google'da en çok aranan kelimelerle ilgili haberi görünce, “İşte gazetede yazmak için harika bir konu!” dedim kendi kendime.
Demez olaydım!
Haberde yeni müfredat, sınav sistemleri, geleceğin meslekleri gibi kelimeler aradım. Ama yoklardı.
“Ben de umduğumu değil bulduğumu yazarım ve bu kelimeleri bir şekilde bağlarım eğitime" diye geçirdim içimden.
Geçirmez olaydım!
İlk üç sırada Millî Piyango, Stres Çarkı ve YSK vardı.
Hımmm... Millet umudunu piyangoya bağlamış, oldukça stresli ve referandum sonuçlarına odaklanmış demek…
Bir yere bağlayamadım.
Yemek tariflerinde krep, aşure ve güllaç ilk üç sırada…
Acaba, "Türk mutfağının sultanı aşure, krep karşısında zor durumda!" falan diye bir giriş yapsam olur mu diye düşündüm. Oradan da kültür erozyonuna bağlayıp eğitimden çıkarım dedim.
Ama çıkamadım.
En çok aranan şarkılara göz attım. Gece gölgenin rahatına bak, Sen olsan bari, Erik dalı gevrektir. 
Erik dalından zeytin dalına, oradan eğitim dünyasına bir yol açmaya çalıştım. İstanbullu Gelin'den Metin Hara'ya, Başkanlık sisteminden içli köfteye panik içinde dolandım durdum.
Ve gördüğünüz gibi ülkenin gündemini bir yıl boyunca en çok meşgul eden kelimelerden eğitimle ilgili bir cümle bile kuramadım.
Sınav sistemlerini falan değiştirmek önemli tabii. Ama galiba asıl önemli olan önce ülkenin gündemini değiştirmek.
Ne diyelim? Allah bugünümüzü aratmasın!
Not: Slogan arayışında olan bir arama motoru varsa, bu yazının başlığını kullanabilir. Cuk oturuyor bence.
 
 
ÜRÜNE ŞAŞIRACAĞINA İKLİMİ DEĞİŞTİR!
 
Geçtiğimiz haftalarda internete düşen bir görüntüyle sarsıldık. Bir öğretmen çaresiz bir şekilde ders anlatmaya çalışıyor ve öğrenciler öğrencilik dışında her şeyi yapıyorlardı.
İnternet medyası haberi en öfkeli puntolarla duyurdu. “Öğrenci öyle bir şey yaptı ki…” başlığını gören tıkladı. Haberin tıklanma oranıyla konunun algılanma düzeyi ters orantılı bir gelişim gösterdi. Ve Türk eğitim sistemi her kesimden insanın geniş katılımıyla göz yaşları eşliğinde toprağa verildi.
Acaba bu kadar şaşırmaya veya öfkeye gerek var mıydı diye düşünüyorum! Çünkü;
- Bizim ülkemizde, "Ben lisede acayip yaramazdım. Hocaların kâbusu olmuştum. Haftanın üç günü disipline giderdim" diyen bir kişi kınanmaz. Aksine gurur vesilesi olan bu tip okul hatıraları, genelde tatlı bir tebessüm eşliğinde anlatılır. Konuşma zaman zaman "Vay be, büyük adamsın!" şeklinde gurur okşayıcı sloganlarla yarıda kesilir.
- Okullarımızın çoğunda popüler olmak için en kestirme yol yaramaz olmaktır. Hocalara ne kadar çok çektirirseniz, o kadar tanınırsınız. İsimleri bilinmeyen ve "Hşşt oğlum, gözlüklü, siyah paltolu" diye çağırılan öğrenciler genelde kimseye zararı olmayan, sessiz sakin çocuklardır.
- Çocuğu öğretmeni tarafından hafifçe azarlandı diye okul basan velilerin olduğu bir iklimde öğretmene saygılı çocuklar yetiştirmek, Erzurum’da muz yetiştirmekten zordur. 
- Hababam Sınıfı filminde… Neyse, bu konuya hiç girmeyeceğim.
 
 
KLİP
 
"Liselerde çocukları diploma şantajıyla okulda tutuyoruz." 
"Eğitimime, okul yüzünden uzunca bir ara vermek zorunda kaldım."
Yukarıdaki iki cümle sırasıyla Ziya Selçuk ve Bernard Shaw'a ait.
İnternette seyrettiğimiz o sınıf görüntüleri sizce de bu sözlerin klibi gibi olmamış mı?
 
***
 
Biraz utanman olsun!
 
Kişisel gelişim uğruna utangaçlığı o kadar yerin dibine batırdık ve temelsiz öz güveni o kadar göklere çıkardık ki, çocuklarımız utanmaktan acayip derecede utanır hâle geldiler.
Hâlbuki doğru zamanda kızaran yüz, kişinin yüzünü ağartır. Bizim coğrafyamızda mahcubiyet bir zaaf değil erdemdir.
İmam-ı Gazali hazretleri; "Çocukların utangaç olması onların iyi ahlak sahibi olmalarını müjdeler" der.
İmam-ı Buhari hazretleri de “Utanmadıktan sonra dilediğini yap” der.
Bize de bu sözlerden sonra susmak düşer.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.