Altının gramı ve evlenen gençlerin dramı

A -
A +
Eğitimle ilgili köşede evlilik yazısı yazmak biraz garip olacak ama dayanamadım. Düğün sezonu tam açılmadan içimi biraz dökeyim istiyorum...
Bazı anne babalar düğün öncesi hazırlıklar esnasında akıl almaz biçimde davranıyorlar. Eskiden "İki gönül bir olunca samanlık seyran olur"du. Şimdilerde, iki dünür bir olunca ortalık darmaduman oluyor!
Ömür boyu sürmesi beklenen bir mutluluk filminin daha ilk sahnesinde “Bizim neyimiz eksik canım” cümlesiyle başlayan gerilim, “Olmuşken en iyisi olsun” repliğiyle iyice tırmanıyor.
Oltaya yakalanan damat adayı “Battı balık yan gider” nakaratını söylerken de film kopuyor.
Ve damat o noktadan sonra yan bile gidemiyor.
Maddi durumu iyi olanlar için problem yok. Ama durumu iyi olmayanlar için “Biz bitti demeden bitmez” mantığıyla hazırlanan ihtiyaç listesi büyük sıkıntı.
Salonun halısı, mutfağın masası, yatağın bazası derken evler tepeleme eşyayla doluyor. Sonra bir takı meselesi çıkıyor ki ortaya, hiç kafaya takılmayacak gibi değil.
Kız tarafının gayet taraflı bir şekilde hazırladığı takılacaklar listesi, damat adaylarını adaylıktan çekilmeye bile götürebiliyor.
Dünyaevine gireceğiz diye on yıllık kredi borcunun altına girenler var. Böyle bir şey olabilir mi?
Şahsen benim aklım almıyor.
 
Düğün olur iki kişiye, kaygısı düşer konu komşuya
 
El âlem ne der kaygısıyla garip insanlara dönüştük. Düğün hazırlıklarında yaşanan problemlerin merkezinde gösteriş merakı ve konu komşu var hep.
Halbuki evliliğin geleceğini belirleyen şey aldığınız eşya veya takı değil, verdiğiniz değerdir. Değer vermek için de para değil yürek gerekir.
Damatla ilgili akla ilk gelen soru “Evi, sigortası var mı acaba?” olmamalı. Çünkü evdeki saadet seviyesini zenginlik değil insanlık belirler.
Pırlanta gibi kalbi olan gençler, kıza pırlanta takamadı diye niçin başı eğik gezsin? Bırakın ev kiralık, eşyalar eksik olsun. Yemeğe 300 kişi değil 30 kişi katılsın. Takılar da varsın, dirseğe kadar gelmesin.
Çünkü o çok ehemmiyet verdiğimiz sigorta aile saadetini kapsamıyor. Takılan altının gramı da boşanma vakalarındaki dramı önlemiyor.
Yuva kurmak için tapu, takı, eşya veya sigorta değil, birbirini seven ve değer veren iki insan gerekli.
Maddiyatı tamamen göz ardı etmek elbette mümkün değil.
Ama ne garipler var ki eşini sultanlar gibi yaşatıyor.
 
Çeyreğe çeyrek, yarıma yarım
 
Bir de normalleştiği için üzerinde durmadığımız garip düğün âdetleri var. Takı için insanlar kuyruğa girince kameraman hemen yerini alıyor ve çekim başlıyor. Arkasından “Gelinin amcasından…” diye başlayan anonslara geliyor sıra.
Takı törenini videoya çekmek nasıl bir âdettir? Amaç güzel hatıralar biriktirmek mi, hasılatı artırmak mı?
Parası olmayan garibanlar "Bir şey takamazsak ayıp olur" diye utanarak samimi arkadaşının düğününe gidemiyor. Parası gram altına yetenler, takı sırasında başı önünde bekliyor.
Zaten iş amacından sapmış. Mesele yeni bir hayat kuracak gençlere destek olmaktan öte mekanik bir davranışa dönüşmüş durumda.
Başkasının düğününe giderken, "Onlar bize ne takmıştı?" sorusunun cevabına göre hediye belirlenmez. Bunun adı hediyeleşmek değil hesaplaşmak. Hiç kusura bakmayın!
Eğer gün gelir, onlar da bize takar diye bir şey takıyorsanız da hiç takmayın!
 
Sahneyi gençlere bırakın!
 
Bir ömür sürmesi beklenen birlikteliğin ilk adımında aile büyükleri biraz akıllı davranmalı.
Eğer büyüklerin yüzü gülerse, gençler de güler. Ama daha düğün olmadan damatla gelinin aileleri kavgaya tutuşursa, o evlilikten nasıl huzur beklenebilir ki?
Evlilik hazırlıklarında anne babalar sahneden çekilsin artık. Eğer sahnede olacaklarsa da evlilik müessesesinin muhasebecisi rolünden çıksınlar. Zorlaştıran değil, kolaylaştıran taraf olsunlar.
Ne alıp alınmayacağına evlenecek kişiler karar versin. Saçma sapan âdetler yüzünden kimse kimseyi imkânı olmadığı hâlde bir şeyler almaya zorlamasın.
Bırakalım, gençler rahatça ve en kolay yoldan girsinler dünyaevine.
Onlar ersin muradına, biz çıkalım kerevetine...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.