Sınavla imtihanım

A -
A +
1 Nisan Pazar günü YDS sınavına girdim. Kuralları bildiğim için havaalanı güvenliğinden geçecek bir yolcu hassasiyetiyle bütün eşyalarımı arabaya boşalttım. Üzerimde bir tek elbiselerim, bir şişe su ve mecburen arabanın anahtarı kaldı. Anahtarı montumun gizli cebine koydum. Ama bina girişinde, polis elini attığı ilk saniyede cebimden anahtarı çıkarınca bu cebin gizli olmadığını anladım. Polis suçlayıcı gözlerle bakarken, “Göründüğü gibi değil, açıklayabilirim” demek istedim. Ama her şey göründüğü gibiydi. Açıklayamadım. Elime tutuşturulmuş suç aletini koyabileceğim bir yer ararken polis, "Bizim almamız yasak, dışarı bırakın" dedi. Dışarıya çıktım. Çimenlik bir alan, bir de sigara, bozuk para ve çakmakların dizildiği pencere kenarları vardı. Biraz düşündükten sonra hızlı adımlarla arabanın yanına gittim. Ayakkabımı bağlıyormuş gibi yapıp eğildim ve sağ arka tekerin jant kapağının arasından anahtarı bıraktım. Tam geri dönecekken, arkamdaki ağacın altına oturmuş bir adamın bana baktığını fark ettim. Muhtemelen çocuğunu bekleyen bir babaydı. Ama kendimi iyice aksiyona kaptırdığım için “Her şeyi görmüş olmalı” diye düşünerek yeniden tekerin yanına çöktüm. Parmaklarım jantın arasına bir türlü girmiyordu. Bayağı bir uğraştıktan sonra anahtarı alabildim. Ağacın altındaki abi ne yaptığımı anlamaya çalışırken, ben simsiyah eller ve telaşlı adımlarla sınavın yapılacağı binaya geri koştum. Polise, "Anahtarı koyacak bir yer bulamadım" dedim. "Kampüsün dışında su satan çocuk emanet alıyor" dedi polis. "Yetişemem" dedim. "Yetişirsin, on dakika var" dedi. Tekrar koşmaya başladım. Su satan gence anahtarı emanet edip geri koştum. Yavaşça kapanan kepengin altından kayarak içeri giren bir Hollywood artisti gibi son anda kendimi binaya attım. Sınavdan sonra anahtarı almak için sucunun yanına gittim. Anahtarı uzatan genç, "5 TL abi" dedi. Elim otomatik olarak arka cebime gitti ama cüzdan yoktu. "Cüzdan arabada, alıp gelsem olur mu?" dedim. "Olur abi, ne demek!" dedi genç. Ama bol paragraflı seksen sorunun yorgunluğundan olsa gerek, çıkarken parayı vermeyi unuttum. Şimdi iki tane isteğim olacak. Birincisi bu sınavı organize eden yetkililerden... Tek başına sınava girecek kişiler binaya giriş stratejilerini düşünmekten sınava odaklanamıyor. Zaten niyeti bozmuş olan adam, kamerayı veya alıcıyı anahtara değil gömlek düğmesine yerleştirir. İstanbul Kartın üzerine de lise müfredatını yazacak hâlimiz yok! Sınav merkezlerinde katılımcıların emanetlerini bırakabilecekleri bir görevli sağlamalarını şart koşun. Bu eziyet bitsin. İkinci isteğim siz okuyucularımdan. Eğer İstanbul Üniversitesi Avcılar Kampüs önünde su satan genci nasıl bulabileceğimi biliyorsanız lütfen bana ulaşın. İçime dert oldu 5 TL.   Sınavda def-i hacete ne hacet!   Canlılarda metabolizma sonucu hücre ve dokularda oluşan azotlu atıkların organizmadan uzaklaştırılmasına boşaltım denir. Ve merkezî sınavlarda bu azotlu atıkların uzaklaştırılması yasaktır. Sonuç olarak da birçok insan sınav fırsatını kaçırmamak için -çok affedersiniz- altına kaçırmayı tercih etmektedir. Şaka yapmıyorum! Girin internete bakın! Farklı platformlarda seslerini yükseltmeye başlayan tuvalet yasağı mağdurlarıyla ilgili bir sürü haber göreceksiniz. İnsanlar artık bir yandan sınava hazırlanırken bir yandan da bu konuya hazırlık yapıyor. Kimileri sınavın ortasında çıkıp sonradan karalar bağlayacağına, altına bez bağlamayı tercih ediyor. Kimileri de “Sınavda sıkışırsam işim yaş” diye düşünerek 12 saat önce yeme içmeyi kesiyor. Açlık kan şekeri mi ölçtürüyoruz, bilgi beceri mi belli değil anlayacağınız. Sorular dışarı sızmasın diye güvenlik önlemleri bu kadar sıkı olursa, başka taraflardan illaki sızıntı olacak. Yetkililer bu konuya da acilen bir çözüm bulmalı. Yoksa def-i hacet meselesi eğitim gündemimizi fena sulandıracak!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.