"Önce bir Boğaz turu yapalım sizinle"

A -
A +
Direksiyonu köprü yoluna doğru kırdı. Hem arabayı kullanıyor, hem de çevreyi anlatıyordu Nazan’a.
  Önder, kapının önünde Nazan’ı görünce gülümseyerek gazetesini katladı: - Günaydın Nazan Hanım... Nasılsınız? Nazan naif bir şekilde başını salladı: - Çok teşekkür ederim. İyiyim, her geçen gün daha iyi oluyorum. Önder dikkatle baktı genç kadına. Öyle masum bir güzelliği vardı ki. Yüreğinde bir sıcaklık hissetti. Usulca konuştu: - Buna çok sevindim. Rahat mısınız? Bir isteğiniz, arzu ettiğiniz bir şey var mı? Nazan başını iki yana salladı yeniden: - Hayır, bana o kadar çok şey yaptınız ki... Düşünüyorum, bütün bunların karşılığını nasıl ödeyeceğim ben? Minnet borçluyum size... Hayatım boyunca bu iyiliğinizi unutmayacağım. Gerek sizin alakanız, gerekse Neveser Hanım’ın şefkati, bana hayatım boyunca hiç tatmadığım duyguları tattırdınız… Önder, elini kaldırarak susturdu genç kadını: - Ne olur! Bunları konuşmayalım. Bakın ne diyeceğim, ister misiniz? Sizi bugün biraz gezdireyim, biraz hava alın, dışarıya çıkın, eminim çok iyi gelecek. Yüreğinizdeki sıkıntıyı anlıyorum. Bazı şeyleri sonuçlandırmak için acele ediyorsunuz ama inanın her şey olacağına varacaktır. Bugün her şeyi unutun, İstanbul’u dolaşalım sizinle... Nazan ne diyeceğini bilemedi. Omuzlarını kaldırdı: - Bilmem ki... - Tamam... Bu iş ayarlanmıştır. Bugün annemin dernek toplantısı var. Birlikte onu derneğe bırakırız. Biz de oradan firar ederiz... Harika bir gün olacak... Nazan söyleyecek bir şey bulamadı. Bu adamın kibar ve şefkat dolu yaklaşımından hoşlanıyordu. Usulca mırıldandı: - Siz nasıl isterseniz...            *** Neveser Hanım’ı derneğe bıraktıktan sonra lüks arabanın içinde iki kişi kalmışlardı. Şoförü de gönderen Önder direksiyona kendi geçmişti. Nazan’a döndü: - Önce bir Boğaz turu yapalım sizinle... İstanbul’da olup da Boğaz görülmeden olmaz. Direksiyonu köprü yoluna doğru kırdı. Hem arabayı kullanıyor, hem de çevreyi anlatıyordu Nazan’a. Genç kadın mahzun gözlerle bakıyordu çevresine. Sonra birden dayanamadı ve sordu: - Neden yapıyorsunuz bunu? Önder şaşırmıştı. Kaşlarını kaldırdı: - Neyi Nazan Hanım? - Bunu işte! Bana neden bu kadar iyi davranıyorsunuz? Bu iyiliği neden yapıyorsunuz? Önder şaşkın gülümsedi: - Neden mi? Bilmem, içimden geliyor, sizin buğulu bakışlarınız, o bakışlardaki hüzün beni çok kederlendirdi. Sizi sevindirmek istedim. İlla bir karşılığı mı olması lazım yapılanların? Nazan dudaklarını ısırdı: - Bana güveniyorsunuz, bana inanıyorsunuz... Bu çok farklı bir şey... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.