Emre Can’ın bir anda yüzü değişti!..

A -
A +
"Annem yok benim. Hiç olmadı. Sokaktaki herhangi bir kadın kadar bile değeri yok benim için..."
 
 
Köprü Çayı sedir ormanlarıyla kaplı olan vadiler ve kanyonlar arasında yer alıyordu. Bunun yanı sıra nehrin batısındaki dağlık arazide bulunan tarihî Selge şehri, Roma devrine ait bir antik kentti. Kızlar hayranlıkla gezdiler buraları. O kadar beğenmişlerdi ki yorgunluklarının farkında bile değillerdi. Akşamüzeri olmuştu. Bir çay bahçesinde oturup çay içtiler. Delikanlıyla kaynaşmışlardı. Bundan sonraki geziyi ertesi güne bırakarak şelaleye döndüler. Akşam yemeği de hep birlikte yendi. Elif’in haricinde bütün kızlar yorgunluktan erkenden yattılar. Elif ise biraz su kenarında oturmayı istemişti.
          ***
Suyun sesi çok hoş geliyordu insanın kulağına. Hafifçe esen rüzgârın etkisiyle söğütlerin hışırtısı suyun sesiyle birleşince muhteşem bir ahenk oluşturuyordu. Gözlerini kapattı Elif. Sabah ve akşamüzeri olmak üzere iki defa aramıştı İstanbul’u. Birinde anneannesiyle konuşmuş, akşam ise dayısıyla konuşmuştu. Hayatından memnun olduğunu, buraların çok güzel yerler olduğunu anlatmıştı bir çırpıda. Akşam yemeğinde hafif bir şeyler yemişlerdi. Gözlerini kapatıp ayaklarını uzattı. Bu sırada arkasından duyduğu sesle irkildi:
- Benim gibi uyuyamayan biri daha var herhâlde...
İrkilerek döndü. Emre Can gelmişti. Gülümsedi:
- Uyuyamamak değil, o kadar güzel ki burası bırakıp gidemedim.
Genç adam bir sandalye çekip genç kızın masasına oturdu:
- Güzeldir. Burada büyüdüm ben. Bu suyun kenarında koşturdum bütün çocukluğum boyunca... Avucumun içi gibi bilirim buraları. Bütün kurbağaları tanırdım biliyor musun? Ördekleri, kaplumbağaları... Benim arkadaşlarımdı onlar...
Elif gülümsedi:
- Yalnız başınaydın demek ki...
- Evet, bir babam, bir de ben...
Elif gözlerini kıstı:
- Ya annen?
Emre Can’ın bir anda yüzü değişti. Kaşları çatıldı:
- Annem yok benim. Hiç olmadı. Sokaktaki herhangi bir kadın kadar bile değeri yok benim için. Bırakıp gitmiş beni... Babam baktı bana, anam da babam da o oldu.
Elif üzülmüştü:
- Özür dilerim, bilmiyordum... Seni üzmek, sinirlendirmek istemezdim.
Emre Can omuzlarını kaldırdı:
- Nereden bileceksin ki! Ya sen? Senin hayatın nasıl?
Elif gülümsedi:
- Benim de annem yok, babam da... Bir trafik kazsında ölmüşler. Ben yeni doğmuşum o zaman. Anneannem ve dayım, bir de çok sevdiğim dayımın karısı büyüttü beni. Onu annem bildim hep. Üniversiteye gidiyorum. Güzel Sanatlar Fakültesi, Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümündeyim. Seneye bitecek inşallah. Dayım deri konfeksiyon üzerine çalışır. Dede mesleği... Fabrikalarımız var. Ben de orada çalışacağım. Yengem de modacı...
Emre Can arkasına yaslandı:
- Hâlimiz vaktimiz iyi yani...
Genç kız mahcup bir şekilde gülümsedi. Bu gencin yanında kendisini rahat hissediyordu... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.