Genç kız şaşırdı, ne diyeceğini bilemedi!..

A -
A +
Emre Can'ın saf, tertemiz görünüşü, insana güven veren duruşu etkilemişti genç kızı...
 
 
İki genç restoranı toplayan garsonun getirdiği çaydan birer yudum aldılar. Elif gülümsedi:
- İnsan huzur buluyor burada. Şu saflığa bak... Çok güzel!
Emre Can dikkatle inceliyordu genç kızı. Bir an göz göze geldiler. Birkaç saniye takılı kaldı gözleri birbirlerine. Neden sonra toparlandı Elif. Mahcup bir şekilde başını eğdi önüne. Şaşırmıştı. Yüreğinden ılık bir şeyler akmıştı ta içine kadar. Bütün hücrelerini kaplayıvermişti tuhaf ama bir o kadar güzel bir ürperti. İnsanı korkutacak kadar ince bir haz duymuştu. Hareketlendi:
- Gidip yatayım ben de. Yarın yine zorlu bir gün olacak belli ki. Erken gideceğiz değil mi?
Başını salladı Emre Can:
- Evet... Aspendos, Alarahan, Seleukia ve Selge... Gezeceğimiz yerler bunlar. 60 kilometrelik bir daire içinde dolaşacağız. Erkenden yola çıkarsak iyi olur diye düşünüyorum. Manavgat çevresini bitiririz. Yarın da Side’ye gideriz. Side de denize de girersiniz... Ertesi gün Alanya, daha sonraki gün de Antalya’ya gideriz.
Elif gülümsedi:
- Sonra da döneriz... İnsan hiç gitmek istemiyor buraları görünce...
- Ben İstanbul’a geldiğim zaman sen de beni gezdirirsin artık...
Elif atıldı:
- Seve seve... Çok memnun olurum. Gerçekten Şerif Amcayı da al gel İstanbul’a. Misafirimiz olursunuz...
Emre Can restorana doğru çevirdi başını:
- Babam buradan bir yere kıpırdamaz. O buraya bağlıdır zincirlerle. Antalya’ya bile gitmez. Son zamanlarda yaşlandı. Yine de Allah güç versin koşturup duruyor. Halil Amcayla ikisi beraber yuvarlanıp gidiyorlar...
Elif zevkle dinliyordu Emre Can’ı. Onun saf, tertemiz görünüşü, insana güven veren duruşu etkilemişti genç kızı. Saçlarını geriye doğru attı ve saatine baktı.
- Geç oldu Emre, ben de yatayım artık...
Delikanlı gözlerini ayıramadı genç kızdan. Usulca fısıldadı:
- Ne kadar güzelsin Elif!
Genç kız şaşırdı. Ne diyeceğini bilemedi. Kızamadı da... Öylesine içten, öylesine net söylenmişti ki bu cümle, genç adamın içinden geldiği, o an hissettiği bir şey olduğu besbelliydi. Kekeledi:
- Teşekkür ederim...
İrkilerek toparlandı Emre Can:
- Duygularımı saklamasını beceremem ben... Ama gerçekten çok güzelsin...
         ***
Ertesi gün de yoğun bir gün geçirdiler. Manavgat'tan kuzeybatı yönünde Toroslara doğru gidildiğinde Seleukia antik kenti kalıntılarına ulaşılıyordu. Selevkoslar tarafından kurulmuş olan bu kent Şıhlar Köyü'ne yakındı. Alarahan ise Selçuklular döneminde inşa edilmiş bir ticaret merkeziydi. Alara Kalesi ise muhteşem manzarası ve inanılmaz mimarisi ile kızların çok ilgisini çekti. Torosların güney yamacında, Köprü Çayı yakınlarında, denizden 950 m yükseklikte kurulmuş olan Selge, antik bir Pisidya Dağ Kentiydi. Yol üzerinde; Ürgüp ve Göreme'deki peribacalarına benzeyen ve bütün dağ yamacını kaplayan oyuntulu kayalar mevcuttu. Buralarda durup bol bol resim çektiler... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.