Neşe içinde doluştular küçük kırmızı arabaya

A -
A +
Elif biraz şaşkınlıkla baktı genç adama. Onun sözlerinin başka bir anlam taşıdığını fark etmişti.
  Bütün buraları gezmek öğleyi geçirmişti. Acıkmışlardı. Yol üstündeki bir kır lokantasında karınlarını doyurdular. Eda hayranlıkla konuştu: - İnsan buraları görünce memleketine bir kez daha âşık oluyor inanın. Ne kadar güzel bir ülke burası... Beren lokmasını yutup atıldı: - Kıymetini bilmiyoruz, kıymetini... Nazlı bir kahkaha attı: - Hah! Otorite konuştu... Beren kızgınlıkla döndü: - Ne? Yalan mı yani? Elif gülmesi geçince ikisine döndü: - Tamam, didişmeyin... Şimdi nereye gidiyoruz Emre? Genç adam arkasına yaslandı. Bardağındaki tavşankanı çayından bir yudum aldı keyifle: - Aspendos’a... Aspendos’a gidiyoruz kızlar... Yemek parası konusunda ufak bir çekişme yaşandı. Emre Can bütün hesabı ödemek isteyince dört kız birden itiraz ettiler. Kısa süren bir mücadeleden sonra Emre kazandı ve hesabı ödedi. Elif sıkılmıştı: - Ama olmaz, biz geziyoruz, sen de bize zaten rehberlik ediyorsun. Bizde herkes kendi parasını ödüyor. Bu kadar insanın yemek parası ödenmez Emre... Bir daha yapma ne olur... Delikanlı gülümsedi: - Ne olmuş? Arkadaşlarıma bir yemek ısmarlayamayacak mıyım ben? Bu zevktir benim için. Elif gülümsedi kırgın bir şekilde: - Deli... Sen zararlı çıkarsın... Nazlı’ya baksana dünyayı yiyor... Adamı kurutur... Kızlar öyle bir kahkaha patlattılar ki diğer turistler bile dönüp baktı. Nazlı hem gülüyor hem de Elif’i yakalamaya çalışıyordu. Neşe içinde doluştular küçük kırmızı arabaya. Bu sefer direksiyona Emre geçmişti. Aspendos’a gidiyorlardı...            ***
Manavgat'a 44 km mesafede 2. Yüzyılda inşa edilen Aspendos Tiyatrosu 17.000 kişilik olup, günümüzde ayakta kalmış ve en iyi korunmuş amfi tiyatroydu. Aspendos Tiyatrosu, Selçukluklar devrinde kervansaray olarak kullanılmış ve zaman zaman onarılmıştı. Sahnesi ile birlikte günümüze değin en iyi şekilde korunabilmiş nadir tiyatrolardandı… Kızlar hayranlıkla gezdiler bütün buraları… Resimler çektiler. Oradan oraya koşuşuyorlardı. Emre Can bir taşın üzerine oturmuş olan Elif’in yanına geldi: - Yoruldun mu? - Yorulmak ne kelime, ayaklarıma kara sular indi diyebilirim. Fakat harika bir gün geçirdim. Biliyor musun, sen olmasan biz buraları asla bilemezdik. Hem gezdiriyor hem de açıklama yapıyorsun. Arasak bulamayız senin gibi rehberi... Emre gülümsedi: - Arama artık o zaman. Ben hep buradayım. Sen istediğin anda da yanında olmaya hazırım... Elif biraz şaşkınlıkla baktı genç adama. Onun sözlerinin başka bir anlam taşıdığını fark etmişti. - Biliyorum... Dedi usulca. Emre cesaretlenmişti: - Tekrar görüşeceğiz değil mi? İstanbul’a gidince unutulmayacağım? Elif manalı bir şekilde güldü: - Ben unutulacak mıyım? DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.