Elif, yatağın üzerine uzanmış ağlıyordu!..

A -
A +
Başından itibaren her şeyi bir bir anlattı Nazan’a. O da dikkatle dinliyordu Elif'i... 
  Yolculuk başlar başlamaz Elif’in gözlerinden döküldü yaşlar. Uzun bir süre ağlayarak kullandı arabayı. Yirmi iki gün süren bu tatil hayatındaki bütün her şeyi değiştirmişti. Sanki sihirli bir değnek değmiş gibi hayata bakışı, insanları değerlendirişi, geleceğe yönelik kurguladığı her şey değişmişti. Kızlar hasret çeken arkadaşlarını yeniden neşelendirmek için ellerinden geleni yaptılar. İstanbul’a kadar birkaç kez mola verdiler. Her mola yerinden konuştu Emre ile Elif. Sonunda Tunalı ailesinin görkemli köşkünden içeri girdiğinde hava kararmıştı…          *** Nazan genç kızın odasının kapısının önünde birkaç saniye durakladı, ardından ani bir kararla yavaşça tıklattığı kapıyı araladı, başını uzattı: - Gelebilir miyim? Elif yatağın üzerine uzanmış ağlıyordu. Nazan’ı görünce hızla kalkıp oturdu yatağın içine. Kadın hafifçe gülümsedi: - Bu seyahat önemli şeylerin olmasına neden olmuş galiba... Hayırdır? - Yenge... Seninle konuşmam lazım. Manavgat’ta birisiyle tanıştım. Mükemmel bir insan. Dinle beni... Başından itibaren her şeyi bir bir anlattı Nazan’a. O dikkatle dinliyordu kocasının yeğenini. Elinde büyümüştü Elif. Kendi çocuğu gibi basmıştı onu bağrına. Bir yandan sevgiyle onu dinliyor, bir yandan da anlattıklarından bir şeyler çıkartmaya çalışıyordu. Genç kızın yaşadığının bir gönül hikâyesi olduğu belliydi. Sonunda Elif baklayı ağzından çıkarttı: - Ben âşık oldum yenge... Emre harika bir çocuk... Nazan bir an irkildi Emre adını duyunca. Dudaklarını ısırdı. Yüreğinden sıcak bir şeyler aktı. Gülümsedi: - Çok severim Emre ismini. Elif bu sözlerin verdiği cesaretle atıldı: - Asıl adı Emre Can... Öyle yakışıklı ki... Boğazında bir şey kaçmış gibi öksürdü Nazan. Buz gibi bir rüzgâr yaladı sanki tüm yüzünü. Bir anda ateş basar gibi oldu. Elif ondaki sarsıntıyı görmeden devam ediyordu heyecanla: - Okulu ve askerliğini bitirmiş. Babasıyla birlikte Manavgat’ta bir pansiyon ve restoran işletiyor. Aslında Mimar. Annesi yok. Annesinden bahsetmek istemiyor, yıllar önce onları bırakıp gitmiş. Bu konuda konuşmak bile istemiyor. Ne biçim kadınlar var dünyada. Şerif Amca aslında şeker gibi bir adam... İşte bu son cümle Nazan’ın gözlerinin kararmasına yetti. Dünya âdeta bir fırıldak gibi döndü, boğuk bir haykırış çıktı boğazından. Kadın tutunamadı bile. Yığıldı olduğu yere. Elif korkuyla tiz bir çığlık attı: - Yenge, yenge... Koşun, koşun, dayı, dayı yengeme bir şey oldu... Az sonra konaktaki herkes toplanmıştı başına Nazan’ın. Önder Bey heyecan içinde karısının elini tutmuş, yıldırım gibi getirtilen doktor dikkatle muayenesini yapıyordu. Neden sonra doğruldu Doktor Süha Bey: - Bir şok geçiriyor Önder... Ne olduğunu bilmiyorum ama şiddetli bir travma bu... Önder Bey gözlerini kısarak baktı Elif’e: - Ne oldu Elif? Ne konuşuyordunuz?.. Elif korku içinde kekeledi dayısının sorusu karşısında: - Hiçbir şey dayı, hiçbir şey, geziyi anlatıyordum... Birden ne olduğunu anlamadım. Bu sırada haykırdı Neveser Hanım: - Gözlerini açıyor... Önder gözlerini açıyor. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.