"Bu şartlarda seni unutmak zorundayım Elif!.."

A -
A +
"İnanamıyorum sana... Ben bana annelik yapan, beni büyüten bir insana yüz çeviremem!.."
 
 
Emre koltuklardan birine oturdu:
- Buraya yaşananların, kararlarınızın hesabını sormaya gelmedim. Böyle bir niyetim yok. Sadece sizi merak ediyordum. Beni, minicik bir bebekken bırakıp bu zenginliği tercih eden kadını merak ediyordum.
Nazan irkildi ve boğuk bir sesle âdeta haykırarak ağlamaya başladı...
Önder Bey araya girmek zorunda hissetti kendisini:
- Olayları bilmeden biraz ön yargılı davranmıyor musun delikanlı?
Emre gözlerini kısarak baktı adama. Aşağılayıcı bir ifade vardı yüzünde:
- Siz kimsiniz beyefendi?
- Ben Nazan Hanımın eşiyim. Anlaşılıyor ki siz gerçekleri bilmiyorsunuz... Hiçbir şey sizin düşündüğünüz, bugüne kadar inandığınız gibi olmadı. Bu apaçık ortada. Biraz müsaade eder ve annenize bunu anlatmak fırsatını verirseniz eğer...
Emre oturduğu yerden fırladı ayağa:
- Bana ne yapacağımı kimse söyleyemez. Hele siz asla... Ben her şeyi biliyorum. Sadece merak ettiğim için geldim. Neye benzediğini merak ettim. Görüyorum ki alelade bir kadınmış Nazan Hanım. Garip bir tesadüfle karşılaştık. Bundan sonra hayatımın hiçbir evresinde birlikte olmak istemediğim bir insan... Merakımı giderdim ve şimdi gidiyorum. Sakın beni rahatsız etmeyin...
Genç adam Elif’e döndü:
- Bu şartlarda seni unutmak zorundayım Elif. Eğer her şeyi silip, arkana bakmadan yapayalnız geleceksen gel...
Elif hayretle baktı genç adama. Başını iki yana salladı:
- İnanamıyorum sana... Ben bana annelik yapan, beni büyüten bir insana yüz çeviremem. Ben ailemi bir kenara atamam. Hele senin gibi acımasız ve ön yargılı biri için bunu asla yapamam Emre Can. Güle güle dostum, yolun açık olsun. Kötü bir tesadüftün hayatımda... Anlamadan, dinlemeden, insanlara savunma hakkı vermeden yargısızca infazlarını hazırlayan sabit fikirli bir insan benim hayatımın diğer parçası olamaz.
Emre şaşırmıştı. Genç kızın kendisini tercih edeceğinden yüzde yüz emindi oysa.
Nazan güçlükle kalktı ayağa. Delikanlının karşısına geldi:
- Oğlum, bir kere de beni dinlesen, o kadar küçüktün ki... Neler olup bittiğini bilmiyorsun bile... Baban bana olan öfkesiyle, bana olan nefretiyle bazı şeyleri yanlış aktarmış olabilir...
Emre Can gözlerini açtı, yumruklarını sıktı:
- Bana babamı kötüleme sakın! Babam hakkında konuşmaktan menederim seni...
Önder bir adım attı ama ondan önce Elif atıldı:
- Bizim evimizde anne bildiğim bir kadına da bu tarzda konuşmaktan ben seni menederim Emre Can. Haddini bil lütfen!
Delikanlı bir şok daha yaşamıştı bu sözler üzerine. Dişleri sıkılı, gözleri kısık bir şekilde baktı genç kıza. Sonra hızla çıkıp gitti. Nazan yalvarırcasına haykırtıyordu ardından:
- Oğlum, gitme oğlum, çok aradım, çok bekledim seni yavrum!..
            ***
Emre Can kendisini dışarıya atar atmaz derin bir nefes aldı. Nazan’ın sesi hâlâ kulaklarındaydı. Boğuk bir hıçkırık gelip yerleşmişti boğazına. Koşar adımlarla çıktı konaktan. Serin Boğaz sularının getirdiği iyot kokusunu çekti içine. Deniz kenarı boyunca yürüdü. Bir banka oturdu. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.