"Beni kendisine, kokusuna şefkatine hasret bıraktı!.."

A -
A +
Genç adam karışık duygular içinde yavaşça kalktı oturduğu yerden ve sessizce uzaklaştı…
  Elif’in sözleri kulaklarında çınlıyordu genç adamın: “Anlamadan, dinlemeden, insanlara savunma hakkı vermeden yargısızca infazlarını hazırlayan sabit fikirli bir insan benim hayatımın diğer parçası olamaz...” Dudaklarını ısırdı. Kendi kendine söylendi: -Beni bırakıp gitti ama, beni de babamı da yüzüstü bırakıp gitti, hiç aramadı, beni kendisine, kokusuna, şefkatine hasret bıraktı... Verdiği tepkinin pişmanlıklarını yaşamaya başlamıştı. Oysa can atıyordu annesini tanımak için, neler olduğunu öğrenip bilmek için, hayatının kalın bir perdeyle kapatılmış olan kısmını arayabilmek için... Gözlerinden süzülen yaşları titreyen parmaklarıyla sildi. Denize çevirdi gözlerini. Yorgun hissediyordu kendisini. O sırada bir ses duydu arkasında: -Delikanlı, konuşmak ister misin? Hızla döndü. Önder Bey duruyordu. Balıkçı yaka bir kazak vardı üzerinde. Montunu da giymiş, elleri cebindeydi. Hızla çevirdi başını. İçinden bir ses durmadan “Evet de Emre Can, bilmediklerini öğren Emre Can” diye haykırıyordu. Güçlükle nefes almaya başlamıştı. Ses çıkartmadı. Önder Bey usulca oturdu yanına: -Boğaz’dan esen rüzgârlar insanı hasta eder, farkına varmazsın bile... Üzerindekiler ince. Yaz günleri Antalya gibi değildir burada... Sinirli bir şekilde döndü adama: -Ne konuşacaksanız konuşun... Benim üşüyüp üşümemem sizi ilgilendirmez. Önder Bey güldü anlamlı bir şekilde: -Kimseye kızma hakkın yok delikanlı. Anneni tanıdığım zaman açlıktan baygınlık geçirmişti… Yavaş, yumuşak ama kendinden emin bir ses tonuyla anlatmaya başladı. Yıllar öncesine gitmişti. Hiçbir ayrıntıyı atlamadan anlattı olanları… Sözlerini bitirdiği zaman Emre Can’ın yüzü allak bullak ve bembeyazdı. Kekeledi: -Ya... Yalan söylüyorsunuz... Bunca yıl, babam... Babam bana her şeyi yalan mı anlattı? Önder Bey gülümsedi: -Babana sakın kızma. Ben olsam aynı şeyi yapardım. Seni kaybetmek korkusu bunu yaptırmış olabilir. Bir düşün. Öfke, üzüntü, pişmanlık, korku… Bu duygular her şeyi yaptırır insana. Onun tarafından bakmayı becerebilirsek onu affetmek daha kolay olacaktır. Ama annenin hiçbir günahı yok... Seni bıkmadan, usanmadan, yıllarca yorulmadan aradık Emre Can. Bulamadık oğlum... Beceremedik. Söylediklerimin her kelimesi doğru... Genç adam karışık duygular içinde yavaşça kalktı oturduğu yerden ve sessizce uzaklaştı…            *** Şerif ellerindeki tabakları tezgâha bırakıp saatine baktı. Neredeyse gece yarısı olmak üzereydi. Bir sigara yakıp su kenarındaki masalardan birine oturdu. Yorulmuştu. Bir arabanın farları gözünün içine girinceye kadar gözleri kapalı öylece suyun sesini dinleyerek kımıldamadan kaldı olduğu yerde. Arabanın durduğunu anlayınca açtı gözlerini. Uzun boylu karaltının kim olduğunu anlamaya çalışırken Emre Can’ın sesini duydu: -Baba! Orada mısın? -Gel evlat, döndün ha? DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.