"Affedersiniz, sizinle biraz konuşabilir miyim?.."

A -
A +
Esra durağa doğru yürüdü. Arkasından yaklaşan ayak seslerini dikkatle dinliyordu bu arada...
 
 
Cahit Bey cebinden anahtarını çıkartıp kapıyı açtı. Kapını gürültüsünü duyan Necile Hanım ellerini kurulayarak mutfaktan çıktı. Evlilikleri boyunca kocasını hep kapıda gülen bir yüzle karşılamıştı.
- Hoş geldin Cahit Bey...
- Hoş bulduk Necile... Havalar bayağı ısındı. Terledim bugün paltoyla...
Gülümsedi kadın:
- Bahar geldi artık... Allah’a şükür bu sene de ısındık, sıcacık geçirdik kışı. Seneye Allah kerim...
Cahit Bey terliklerini giydi:
- Çocuklar gelmedi mi daha?
Başını kaldırdı kadın “hayır” anlamında. Karı koca oturma odasına geçtiler birlikte...
          ***
Esra kitaplarını koltuğunun altına sıkıştırarak durağa doğru yürüdü. Arkasından yaklaşan ayak seslerini dikkatle dinliyordu bu arada. Birkaç haftadır aklını karıştıran şeyler oluyordu. Yakışıklı, uzun boylu bir delikanlı okuldan her çıkışında duvarın kenarında kendisini bekliyordu. Sonra peşine takılıp durağa geliyor, onunla aynı otobüse binip eve kadar ardından ayrılmıyordu. Sabahları da evden çıktığı anda köşebaşında kendisini bekler buluyordu genç adamı. Kim olduğunu, ne iş yaptığını bilmiyordu bu delikanlının. Ama onu her gördüğü anda heyecanlanmaya başlamıştı…
Durağa gelince bir köşeye çekilip beklemeye başladı. Ayak sesleri de yakınına gelip durmuştu. Kalbinin fırlayacakmış gibi atmasına engel olamıyordu Esra. Dudaklarını ısırarak yutkundu. Yanı başında bir karaltı hissetti ve birisinin sıcak nefesini duydu yüzünde. Nefesini tutup bekledi. Genç adam hafifçe öksürdü:
- Affedersiniz... Sizinle biraz konuşabilir miyim?
Esra yavaşça çevirdi gözlerini. Yemyeşil iki göz bakıyordu kendisine. Titrediğini hissetti. Bugüne kadar hiç tatmadığı, bilmediği duygular allak bullak etmişti ruhunu. Kekeledi:
- Kim... kimsiniz? Sizi tanımıyorum...
- Adım Tayfun... Uzun zamandır sizinle konuşmak için fırsat arıyorum. Biliyorum sizi rahatsız ettim ama bağışlayın lütfen beni. O kadar güzelsiniz ki...
Çok kibar konuşuyordu genç adam. Bakışları ok gibi deliyordu Esra’nın yüreğini.
- Evet, haftalardır peşimde olduğunuzun farkındayım ve çok rahatsız oldum.
- Lütfen küçük hanım bağışlayın beni. Kendimi alamadım. Ne olur, bana kendimi ifade etme fırsatı tanıyın bir kerecik olsun. Kötü bir amacım yok. Sadece sizi tanımak istiyorum.
Esra itiraz etmeye hazırlanıyordu. Ama içinden yükselen duygulara hâkim olamadı. Nasıl olduğunu bilmeden döküldü kelimeler dudaklarından:
- Peki, sizi dinliyorum o zaman...
Genç adam uzun boyluydu. Geniş omuzları montunun üzerinden belli oluyordu. Keskin çizgili burna, çıkık elmacık kemiklerine, köşeli bir yüze sahipti. Siyah saçları vardı ve koyu buğday teninde ateş gibi parlıyordu yeşil gözleri. Yüzünde bir memnuniyet belirdi:
- Çok teşekkür ederim bana bu fırsatı verdiğiniz için. Eğer mümkünse bir yerde oturalım mı, size bir fincan çay ikram etmek isterim. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.