Polisin hakkı polise verilsin artık!

A -
A +

Yerküre üzerinde eşi benzeri görülmemiş saldırılara maruz kaldık son 4 yıl içinde...
Önce Gezi ayaklanması ile şanslarını denediler. Olmadı, 17/25 Aralık'ta Yargı Cuntası eliyle işbaşındaki iktidarı devirmeye çalıştılar.
O da olmadı, ülkenin Doğu ve Güneydoğu Bölgesi'nde "Serhildan" ilan ederek Kürtleri ayaklandırmaya çalıştılar.
Bunda da başarılı olamayınca, ordunun içine çöreklenmiş Fetullahçı Çete eliyle darbe yapmak istediler...
Şu yukarıda saydığım olayların herhangi biri başka bir ülkede yaşansa, inanın o ülke bir daha belini doğrultamazdı.
Peki nasıl oldu da biz ayakta kalabildik?
Bu sorunun cevabını aslında 2014 yılında yazdığım bir yazıda vermiştim. 

Demiştim ki;
"Bugün bu ülkede bunca olaya rağmen bir darbe olmamasının en önemli nedeni, polisin en az iktidar kadar dik durmasıdır. Polisin gardını düşürdüğü noktada, darbenin başarılı olma ihtimali yüksektir!"
Gezi olaylarında polise neler söylendiğini dün gibi hatırlıyorum.
Taksim Meydanı'nda APO posteri, PKK paçavraları ve DHKP-C flamaları altında toplananlarla bir olup polisleri kovalayanlar...
"Tayyip'in itleri, durduramaz bizleri" diye hakaret edenler ve daha niceleri....
Aynı şeyler 17/25 Aralık döneminde de yaşandı.
Erdoğan'ı ve oğlunu evinden almaya çalışanlar emniyet içindeki şeref ve haysiyet sahibi polislerin direnişiyle karşılaşmasa, Erdoğan bugün büyük ihtimalle hapiste olacaktı. 
Ve 15 Temmuz kanlı darbe girişimi...
Elinizi vicdanınıza koyun ve kendinize şu soruyu sorun: O gün polis darbecilerle birlikte hareket etmiş olsa, sonumuz ne olurdu? 
Aklınızdan geçeni ben söyleyeyim:
Erdoğan ve ailesi başta olmak üzere kabinedeki pek çok önemli isim bugün büyük ihtimalle aramızda olmayacaktı. Yine muhtemeldir ki Irak'ta, Suriye'de, Libya'da ve Ukrayna'da yaşananlar Türkiye'de yaşanmış ve sonuçlanmış olacaktı.
Belki de Türkiye diye bir devlet olmayacaktı!
Şimdi diyeceksiniz ki: "Durup dururken bu meseleleri bize niye hatırlattın?"
Şundan dolayı...
Bu ülkede polislerin hâli, artık tahammül sınırlarını zorluyor. Polisler, polis olmaya karar verdikleri için âdeta cezalandırılıyor.
Hakikaten el vicdan artık yahu!
Düşen, kalkan, ölen, sakat kalan, tecavüz eden, tecavüz edilen, uyuşturucu kullanan, uyuşturucu satan, mal çalan, malı çalınan, kaza geçiren ve kazaya neden olan milyonlarca insanın derdiyle polis ilgilenecek.
Stadyumda, seçimde, referandumda, mitingde ve izinsiz yürüyüşte ve dahi devlet erkanının geçtiği sokaklarda nöbeti polis tutacak.
Eylemcisi taşlayacak, provokatörü tekmeleyecek, ensesi kalın iş adamı azarlayacak, milletvekili gözünün içine baka baka küfür ve hakaret edecek...
Milyonlarca insanın ırzı, canı, malı onların sorumluluğunda olacak. 12/24 esasına göre nöbet tutacak. Gecesi-gündüzü belli olmayacak. 
Molotofu onlar, kurşunu onlar, bombayı onlar yiyecek! Polis olmanın bedelini canıyla, kanıyla ödeyecek.
Ama bunun karşılığında bir özlük hakları bile olmayacak. Asker 3600 ek gösterge alırken, polise 300 ek gösterge layık görülecek. 
Türk Silahlı Kuvvetleri'nden emekli olan bir asker 150-200 bin TL emekli ikramiyesi alırken, aynı görevi sokaklarda icra eden polis emekli olduğunda, eline 30-40 bin lira tutuşturulacak.
TSK'dan emekli bir asker 5-7 bin lira arası emekli aylığı alırken, polis 2 bin, bilemedin 2 bin 500 lira emekli maaşına talim edecek.
Bu haksızlık değil mi?
Asker kendilerine ücretsiz olarak tahsis edilen lojmanda kalırken, polisler kiraladıkları dairelerde kahır çekecek. 
Bu adaletsizlik değil mi?
Hem haksızlık, hem de adaletsizlik.
O zaman bu haksızlığa ve adaletsizliğe bir son vermek gerekiyor. Cumhuriyet tarihinin en başarılı İçişleri Bakanı olarak tarihe adını yazdıran Sayın Süleyman Soylu'nun artık bu meseleye ciddi anlamda eğilmesi gerekiyor.
Hazır FETÖ'cü polisler emniyetten tasfiye edilmişken bu işe bir el atıvermenin tam zamanıdır bence...
Hazır bu meseleyi halletmişken, "Baş Polis" meselesine de bir el atsa... Emniyet içinde kâh memur, kâh amir olarak görevlendirilen "Baş Polisler"e de hak ettiklerini verse...
Sizce de harika olmaz mı?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.