Bela okumak yerine, bela olmayı başarmak gerek!

A -
A +
Devasa Müslüman ülkelerin tam ortasında kalmış bir başka devlet düşünün.  
Adı Filistin...
Ve sonra, dünya üzerindeki toplam nüfusu İstanbul'un üçte ikisi kadar dahi olmayan başka bir millet düşünün. 
O millet, devasa büyüklüğündeki Müslüman ülkelerin tam ortasında yer alan Filistin'in küçük bir bölümünü işgal ediyor.
Sonra...
Sonra gün gün, ay ay, yıl yıl bu işgali büyütüyor ve neredeyse tamamını ele geçiriyor. Vatanını, toprağını, yuvasını korumak için çırpınan Müslüman halkı katlediyor. 
Mukaddes beldeleri küle ve köze dönüştürüyor. Bölgenin insanına korkacak zaman bile tanımadan öldürüyor.
Peki etrafındaki o devasa büyüklükteki Müslüman ülkeler ne yapıyor? Büyük çoğunluğu, Batı'nın buyruğu altında ve olanı biteni bir sinema filmi izlercesine izliyor. 
Aralarından sadece bir ülke, yani Türkiye bir şeyler yapmak için çabalıyor.
Onların yaptıkları da bela okumaktan, Coca-Cola boykot etmekten, İsrail bayrağı yakmaktan öteye geçmiyor.
Bizim meselemiz burada işte...
Ne zaman bela okumayı bırakıp, bela olmaya başlarsak. Ne zaman boykot ettiğimiz ürünlere muhtaç olmazsak. Ne zaman, teknolojimizle, silah sanayimizle bir tehdit olmaya başlarsak, bu zulüm o zaman sona erecek.
Yoksa, bu zulüm ebediyete kadar devam edecek ve biz de izleyip kahrolmaya devam edeceğiz.
Daha önce de söylemiştim.
Her yıl gönüllü organizasyonlar düzenleyip birkaç kez Filistin'e gidiyorum. Nasip olursa Haziran'ın 26'sında bir kez daha çok büyük bir kafile ile gideceğiz.
Her gidişimde dünyanın lafını yiyorum!
Bir insan, Kudüs'e, Hazreti Peygamber'in "Gidin" diye tavsiyede bulunduğu Mescid-i Aksa'ya gidiyor diye küfür ve hakaret yer mi?
Ben yiyorum.
Nedenini, niyesini bilmiyorum ama aramızda böyle insanlar var. İsrail'in katliamlarını AK Parti'ye ve Erdoğan'a bağlayan, Müslümanların öldürülmesinin suçunu, o Müslümanları ziyaret eden bizim gibi insanların boynuna vebal olarak bırakan hastalıklı insanlar maalesef var.
Ama bu bizi yolumuzdan döndürmeyecek elbette...
Çünkü, bizim oraya gidişimiz bu zulmü, bu katliamı bir nebze olsun durduruyor. Çünkü bizim orada olmamız İsrail'e acayip batıyor. 
Çünkü, biz orada olduğumuzda Mescid-i Aksa'ya adım atamıyor, pis postallarıyla seccadeleri kirletemiyorlar. Biz orada olduğumuz için silahların namluları yere bakıyor. 
Size çok basit geliyor ama oraya gitmek gerçekten çok ama çok önemli. Filistin halkının, "Hiçbir şey yapmanıza gerek yok. Sadece gelin ve buralarda olun" demesi boşuna değil. 
Gitmek demişken...
Türkiye'den Filistin'e gitmek hâlâ çok büyük bir sorun. Aslında gitmek isteyenlerin sayısı on binleri buluyor ama bu konuda çok büyük engeller var.
Daha önce de bu soruna değinmiştim.
Türk hava yolu şirketleri, yaptıkları uygulamalarla âdeta "Filistin'e gitmeyin" diyor. Uçak biletleri, diğer ülkelere nazaran çok çok pahalı. 
Pahalı olmasının yanı sıra, istenen sayıda uçak da verilmiyor. Aynı anda 600 kişi gitmek istediğinizde, bilet fiyatları kişi başına neredeyse 400-500 dolara yükseliyor. Ve buna rağmen 600 kişi aynı gün gidemiyor.
"Ancak bir gün sonra gidebilirsiniz" deniliyor. Buna bir çözüm bulunması gerekiyor. 
Neyse...
Biz İsrail'in yaptığı katliama dönelim.
Dünyanın başına bela olan Trump isimli bir manyak sayesinde Filistin'de iki gündür tam bir katliam yaşanıyor. Türkiye bu duruma sessiz kalmadığını ve kalmayacağını gösterdi.
Cuma günü Yenikapı'da belki de tarihin en önemli mitinglerinden biri yapılacak. Eminim ki dünyanın gözü bu mitingde olacak. 
Bu arada hakkını teslim etmek gerekiyor.
Dün gerçekleştirilen CHP Grup Toplantısı görülmeye değerdi. Kılıçdaroğlu'nun boynunda Filistin atkısı ile salona girmesi, Filistin bayraklarının dalgalandırılması ve şehitler için 1 dakikalık saygı duruşu alkışlanacak türdendi.
İnşallah Yenikapı Mitinginde de parti ayrımı yapmadan hep beraber olmayı başarabiliriz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.