EZBER BOZANLAR-ÖZNUR ÇALIK

A -
A +
Dünya gündemi de, ülke gündemimiz de kurşundan ağır. Öyle bir dönemden geçiyoruz ki, anne babalara evladını sevmek ağır, akşamları yemek sofralarımıza gönül rahatlığıyla oturmak ağır, bizi mutlu eden her ne varsa onu yapmak ağır… Bir yerlerde birilerinin yüreği alev alev yanıyor, mutlulukları yarım, hayatları yarım, umutları yarım kalıyor. Kadınlar… Onlar anne, onlar eş, onlar merhamet, onlar şefkat… Bir yerde bir acı varsa en çoğu hep kadınların payına düşer. Ana olur yanar, eş olur kan ağlar. Güzelleşecekse bu dünya, düzelecekse her şey bu kadın eliyle olacak.
Bu hafta “Ezber Bozanlar”da değerli hemşehrim ve büyüğüm AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Sosyal Politikalar Başkanımız Sayın Öznur Çalık Hanımı konuk ediyorum. AK Parti’nin kuruluş yıllarından bugüne çizgisini koruyarak siyasette başarısını devam ettiren Öznur Hanım ile tüm kariyerini, siyasette kadın olmayı, Türkiye ve dünya gündemini konuştuğumuz samimi bir röportaj gerçekleştirdik...
 
EZBER BOZANLAR-ÖZNUR ÇALIK
 
Öznur Çalık Hanım 1 Ocak 1965 yılında esnaf bir baba ve ev hanımı bir annenin 7 çocuğundan 6.sı olarak Malatya’nın Pütürge Doğanyol ilçesinde dünyaya gelir. Okuma yazma bilmeyen annesi ve ilkokul mezunu babası özellikle 6 kız evladının okuması için büyük mücadeleler verir. İlk ve orta öğretimini Malatya’da tamamlayan Öznur Çalık Hanım öğrenim hayatı süresince öğretmenlerinin dikkatini çeken başarılı ve çok sosyal bir öğrencidir. Daha sonra Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesini kazanır ve 1988 yılında mezun olur. Tüm öğrenim hayatındaki başarısını anne ve babasına borçlu olduğunu anlatan Öznur Hanım; “Anne ve baba aile içerisinde en önemli rol modeldir. Kızların okumasının çok zor olduğu bir dönemde anne ve babamız 6 kız evladını da okuttu ve her zaman destek oldu. Onların desteği ve bizlere kattıkları öz güvenle bu günlerime ulaştım” diyor.      
Üniversite yıllarında da birçok sosyal faaliyetin içerisinde yer alır. Üniversitenin bitimiyle Malatya’ya dönerek kendisi gibi eczacı olan eşiyle evlenir. Mezuniyetinden çok kısa bir süre sonra Malatya Eczacılar Odası yönetim kurulu üyesi olur. Yardım kuruluşlarında görev alarak çocuk ve ailelerin eğitimleriyle ilgili çalışmalarda yer alır, yardım organizasyonları düzenler. Küçük bir şehirde STK’larda ve sosyal sorumluluk projelerinde bir kadının aktif olarak yer alması dikkat çeker. 2001 yılında cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan AK Parti’nin kuruluşunda yer almak üzere Öznur Hanım’ı davet eder ve böylece siyasi kariyeri başlar...
 
EZBER BOZANLAR-ÖZNUR ÇALIK
 
-Kadınlar siyasette neden olmalı? Siyasette kadın olmanın zorlukları var mı? İki evladınız var, anne olarak zorluklar yaşadınız mı?

-Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki siyaset işi birçok alanda feragat gerektiren bir yapıdır. Son 20 gün içinde ülkece yaşadığımız elim olaylar, bizim milletimize karşı sorumluluğumuzu her zamankinden daha da fazla arttırmıştır. 2 yıldır şiddeti arttıran saldırılar ve en son Beşiktaş ve Kayseri’deki hain terör eylemleri, Türkiye’nin milletiyle bölünmez bütünlüğüne karşı gerçekleştirilmiştir. İşte burada siyasetçi olan sizlere çok büyük iş düşüyor. Soğukkanlı, metanetli ve mantıksal çıkarımla, sabırla gereken mücadeleyi yapmalısınız. Vatan için, bayrak için şehadete eren tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, gazilerimize uzun ömür, yaralılarımıza da Rabbimden acil şifalar niyaz ediyorum.
Hizmet aracı olan siyasette kadınlar olmalı mı? Eğer siyasette kadın olmazsa kuşun kanadının birinin eksik olacağını çok net söyleyebiliriz. İş dünyasında da siyasette de kuşun yükseldiği yerde devam edebilmesi için kadın ve erkeğin fırsatlarının eşit hale gelip, her iki kanadın eşit kanat çırparak devam etmesi gerekir. Kadının olmadığı siyaset eksik kalır. Her yaptığınız işe farklı bir gözle bakmak gerekir. Hangi ortamda olursa olsun tek bir cinsin orada olması o ortamın  konusunu da gündemini de olumsuz etkiler. Kadın ve erkeğin ikisinin de olduğu ortamda farklı pencerelerden bakılarak çok daha sağlıklı kararlar alınır.
Kadının erkekten fıtrat olarak farklılıkları, iş tutuş becerileri Allah tarafından bize bahşedilmiş ayrıcalıklardır. Hangi işi yaparsak yapalım, bedenimize, imkanımıza, aldığımız eğitime, birikime göre sorumluluklarımızı çizdiğimiz alanlara göre kadınların her alanda etkin rol alabileceğini tüm dünya artık görüyor ve biliyor. Anneliğin bize kattığı kucaklayıcı tavır işimizi yaparken de aynı şekilde devam ediyor. İş hayatındaki kadınlarımız evdeki sorumluluklarını kusursuz yerine getirirken iş dünyasında da etkin rol alıyorlar. Ev hanımı kadınlarımız ise eşinin getirdiği maaşı ay sonuna yetiştiren iyi bir ekonomist, iyi bir aşçı, düzeni sağlayıcı iyi bir mimarlar.
Zorlukları var tabii ki. Siyasi kariyerinizde sorumluluklarınız arttıkça eşinize, çocuklarınıza ve ailenize ayırdığınız zamandan çok fedakarlık ediyorsunuz. Bir anıyı paylaşayım .Bir gün telefonumdan beni arıyorlar. Oğlum açıyor.6-7 yaşlarında. Telefondaki annenize ulaşamıyoruz deyince, oğlum “ben annemi televizyondan görüyorum. Siz de oradan görebilirsiniz” diye cevap veriyor. Herhalde bana en çok hakkı geçenler eşim ve çocuklarımdır. Bunu her yerde söylüyorum. Okul mezuniyetine, programlarına gidemediğinizde yüreğinizde yaşadığınız o eksiklik anlatılamaz.
 
EZBER BOZANLAR-ÖZNUR ÇALIK
 
 
-Şu an Türkiye gündeminin en önemli konularından biri de başkanlık sistemi. Ülkemiz için başkanlık sistemi  neden gerekli?

-Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu andan itibaren sistem parlamenter sistem olarak belirlenmiştir. Millet milletvekilini, milletvekili de parlamentoda cumhurbaşkanını seçmiştir. 1921 anayasasından sonra 1924 anayasasında cumhurbaşkanının partili cumhurbaşkanı olabileceği eklenmiş. 61 anayasasına kadar partili cumhurbaşkanlığı devam etmiş ve partili cumhurbaşkanlığı devam ederken de sistemin adı parlamenter sistemmiş. 61’de partili cumhurbaşkanlığı tarifi kaldırılmış ve tarafsız cumhurbaşkanlığı ibaresi konmuş. Şöyle bir gerçekte var, hiçbir cumhurbaşkanı bugüne kadar yüreğindeki partisini bir kenara koymadı. Demirel de, Özal da, daha öncesinde asker kökenli  cumhurbaşkanları da bunu yapmadı. Recep Tayyip Erdoğan’ın da yüreğindeki partiyi bir kenara koymasını kimse beklemesin. 2007 yılında dayatılan 367 hukuk garabetiyle birlikte millet araya aracı bir kurum koymadan kendi cumhurbaşkanını kendi seçti ve bu seçişle birlikte şu an Türkiye’nin seçilmiş bir cumhurbaşkanı ve başbakanı var. Şu an uyumlu ve ahenkli görünen bir yapımız var. Mevcuttaki bu sisteme parlamenter sistem diyemeyiz.
Öncelikle Anayasa yapmak millete ait temel bir haktır. 10 Aralık’ta AK Parti olarak 316 imza ile teklifimizi verdik. Biliyorsunuz Anayasa Komisyonunda görüşmeler devam ediyor. 21 maddedeki değişikliğin 18 maddesi esasa ilişkin. Diğer kalan maddeler de yürürlük ve intikal maddeleridir. Sistemde başbakan, bakanlar kurulu yok, yani hükümet sistemi değişecek. Yasama ve yürütmenin birbirine karşı üstünlüğü olmayacak. Bizim önerdiğimiz yapı üniter devlet yapısına uygun olacak. Yasama ve yürütme organları halk tarafından aynı gün yapılan seçimle 5 yıllığına iktidar hakkı verecek. Ve sistemin adı da Cumhurbaşkanlığı Sistemi olacak. Siyasi krizlerin önüne geçilme fırsatı da doğmuş olacak. Parlamenter sistemdeki kuvvetler ayrılığı yumuşaktır, bu da beraberinde yetki karmaşasını getirir. Yeni sistemde ise yetkiler net ve kuvvetler ayrılığı katıdır. Demokratik meşruiyeti milletten alır, millete karşı sorumludur. Yürütme yasama dengelerinden etkilenmeyecek. Yani güvenoyu ihtiyacı ortadan kalkacak. Güvenoyunu bizzat milletin kendisi seçimle verecek. Yasamanın bağımsızlığı, yargının hem bağımsızlığı hem tarafsızlığı daha da güçlenecek.
2001 yılını hatırlayın. Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Ecevit arasındaki siyasi kriz neticesinde Türkiye’de Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizi yaşandı. İşte yeni cumhurbaşkanlığı sistemi, siyasi kriz ihtimalini sona erdirecek böylece ekonomik kriz tehlikesi de önlenmiş olacak.
Demokratik temsil oranında da artış yaşanacak. Şu an mevcut 550 olan milletvekili sayımız 600’e çıkacak. Bu sayı da illerimizin nüfus oranlarına göre de dağıtılacak.
 
-Önümüzdeki süreçte sistemle ilgili yapılacak olan referandumda gençler neden başkanlığa EVET demeli?
 
Gençler kendi geleceğine oy vermeli, hangi sistemle yönetilmek istediğine karar vermeli. Son aşamalara gelindi. Yeni bir sistem Türkiye’de tesis edilecek. Gençlerimiz bu sistemin kurucuları arasında olacak. Yıllar sonra çocuklarına, torunlarına ben bu sistemin kurulmasına oy verdim, bu yeni düzende benim de payım var diyecek. Ülkesinin istikrarını sağlayacak bu sistemle koalisyonların önüne geçilecek, demokrasinin inşası tesis edilecek
Yeni Cumhurbaşkanlığı sistemi aynı zamanda TBMM’de gençlerin temsil edilebilme yolunu da açıyor. Seçilme yaşı da 25’den 18’e indirilecek. Gelecek gençlikte, gençlikte kendini temsil etme imkanı bulacak gazi meclisimizde olacak.
 
-Türkiye’nin terör gündemi ve yıllardır  süregelen Orta Doğu’daki savaşlar, son günlerde Halep’te yaşanan insanlık dramı ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?
 
Orta Doğu’yu insanlık açısından önemli kılan birçok neden mevcut: Medeniyetlerin beşiği olması, insanlık tarihinin en köklü bölgesi olması, üç büyük din tarafından kutsal kabul edilen mekanların burada yer alması gibi… Özellikle son iki yüzyıldır da bölgede yer alan enerji kaynakları devletlerin gözünü bu topraklara çevirmesine yol açmış durumda. Ortadoğu Osmanlı döneminde en ferah dönemini yaşamışsa da, Osmanlı’dan sonra gözünü para bürümüş emperyalist devletlerin kaşıması ile çok büyük acıların yaşandığı yer haline gelmiştir. Sömürgeci güçlerin oyunları ile Orta Doğu’da farklı grupların çıkar çatışması yaşamaları tetiklenmiştir. Özellikle 19. yy’ın başlarından itibaren Orta Doğu’da hakimiyet kurma girişimleri bölgeyi kan ve gözyaşının yaşandığı bir yer haline getirmiştir. Soğuk Savaş Dönemi’nden sonra tek kutuplu dünya düzeninin hızla küreselleştirdiği dünyada Orta Doğu, acının trajedinin merkezi haline gelmiştir. Suriye iç savaşının başladığı 2011 yılından bu yana bölgenin giderek istikrarsızlaşan durumu ister istemez ülkemizi de olumsuz etkilemiştir. Özellikle Irak ve Suriye’nin kuzeyinde mevcut kaos ortamından nemalan başıboşluk ve emniyetsizlik Türkiye’yi de etkiledi, etkilemeye de devam ediyor. İşte bu kaos ortamının oluşturduğu otorite boşluğu ile yuvalanan, filizlenen terör örgütlerinin çıkarttığı ateş bazı odaklar tarafından Türkiye’ye sıçratılmaya çalışılıyor.
Ülkemizin ve milletimizin bekası için başlatılan FETÖ, DAEŞ ve PKK ile mücadele operasyonları tüm hızıyla devam ediyor. Amacımız bu ülke topraklarında 1 tane hain, 1 tane terörist kalmayıncaya dek mücadele etmek. Tabii bu mücadele esnasında zorluklarla karşılaşılmıyor mu tabii karşılaşılıyor. Unutulmaması gerekmektedir ki hiçbir zafere çiçekli yollardan gidilmez. Hiçbir başarı bedel ödemeden gelmez. Biz iç ve dış düşmanlara karşı topraklarımızı müdafaa ediyoruz. Çok zorlu süreçlerden geçiyoruz. Çanakkale’de, Afyon’da milletin bileğini bükemeyenler şimdi farklı strateji ve planlarla topyekûn saldırıya geçmiş durumda. O yüzden satrancı iyi oynamalıyız. Şah matı biz yapmalıyız. Akıllıca hareket etmeliyiz. Çünkü karşımızdakiler oldukça sinsi ve sessizce hareket ediyor. Tabiri caizse su uyuyor, düşman uyumuyor. Her zamankinden daha ayık, daha atak, daha öngörülü olmakta fayda olduğunu düşünüyorum. Milletimizin arasını açmak, bir iç savaş çıkartma isteğinde olanların da heveslerini kursaklarında bırakmak boynumuzun borcudur. Zorlu virajı döndüğümüz bugünlerde provokatif eylemlere özellikle dikkat etmek gerekiyor
Son 15 günde İstanbul ve Kayseri’de yaşadığımız hain saldırılar gösteriyor ki verilmek istenen bir mesaj var. Ülkemiz oldukça meşakkatli bir dönemden geçiyor. Bugün bakıyorsunuz Batılı devletlerin terör örgütüne alenen verdiği destek ortada. Biz dost bildiğimiz bu ülkeleri bir kez daha uyarmakta fayda görüyoruz. Bu hainlere seyirci kalmaktan bir an önce vazgeçin. Unutulmasın ki Berlin’in, Brüksel’in, Londra’nın güvenliği Hakkari’den, Şırnak’tan, Anadolu’dan başlar! Biz bu oyunları hep bozduk, yine bozacağız.
Srebrenitsa’da, Hocalı’da yaşananların aynısı bugün maalesef Halep’te yaşanmaktadır. Orada yaşanan elim hadisede Türkiye, yaşanan insanlık dramına tarihte olduğu gibi yine sessiz kalmadı.21.yüzyılda böyle bir trajedinin yaşanıyor olması dünya utanç sayfalarında yerini alacaktır. Suriye’de ateşin söndürülebilmesi için ilk ve önemli konu Halep’tir. BM’nin bu konuda seyirci kalması Batı’nın sessiz koruması oldukça anlamsız ve talihsizliktir. Lakin biz Türkiye olarak benimsediğimiz açık kapı politikamızla, Batı’nın 10 tane mülteci almaya çekindiği yerde bugün milyonlarca mülteciye ev  sahipliği yapıyoruz. Hatırlayın geçtiğimiz günde Halep’ten binlerce göçmeni topraklarımıza taşıdık. Ve onlar için de ayrıca 80 bin kişilik bir çadır kent kuruyoruz. Unutulmamalıdır ki tarih Türkiye’nin merhametini, bu drama sessiz kalanların da vurdumduymazlığını yazacak!
               ***
Bir şeyler yapalım ülkemiz için, milletimiz için, İslam coğrafyalarında  “Kimse yok mu?” diye haykıran mazlumlar için… Dünyanın biz kadınların merhametine, elinin değdiği her yerdeki şefkatine ihtiyacı var. Bir şeyler değişecekse bunu BİZ başlatacağız.
Şair Mustafa Kutlu ne diyor:
Bir şey yap güzel olsun. Huzura vesile olsun, rikkate yol açsın, şevk versin, hakikate işaret etsin.
Bir şey yap doğru olsun. İnsanları yalanın ve yanlışın bataklığına düşmekten korusun. Rüzgâra ve akıntıya kapılmasın; kırılsın lakin eğilip bükülmesin.
Bir şey yap adil olsun. Haktan hukuktan ayrılmasın. Zalime haddini bildirsin, mazlumun payını versin.
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.