Çimler eziliyor beyler!..

A -
A +

Galatasaray’ın üstüne örttüğü kültür ve anlayış yorganı, saf çimden menkuldür, öyle hibrit veya suni çim değildir...
Hemen ezilir...
Tarihinin hiçbir döneminde son birkaç yıldır olduğu kadar; puan cetveline ve en önde olmaya bu kadar şartlanmamıştı, ama şimdi görülüyor ki; sadece tribünleri değil, eski yönetici ne kadar akil adamı varsa hepsi birden, birilerini devirip olayı üstüne almaya çabalıyor...
Faruk Süren’in son çıkışı altını çizmeyi bir kez daha denediği ‘aksayan işler’ konusunda doğru bir hamledir ama takımın konsantre olduğu yarışın içinde ve çok önemli bir hamle maçının öncesinde tüm kimyayı bozabilecek bir hamledir…
Ondan önce Fatih Altaylı’nın biraz maksadını aşan ve dozu kaçan eleştirileri de aksaklığı işaret etmekten daha çok yakıp yıkmaya ve kalp kırmaya kadar götürmüştür işi…
Ardından Adnan Polat’ın hamlesi ve sonra da Ünal Aysal’ın cevabı...
Ortalığı yangın yerine çevirecek hamleler üst üste gelmiştir ki; Galatasaray karışışına bir olumsuz haberle çıkmayı çok faydalı bulanların hepsi ‘tuzum var diyene elinde hıyarla koşmaya’ başlamıştır…
Zaten bir zırhla değil incecik bir zarla kaplı olan camianın şu andaki lideri bu tür iletişim sorunları karşısında zayıf ve hatta çok naif kalmakta; dolayısıyla ‘yıpranma payı’ en yukarıya taşınmaktadır…

HÂLÂ MI 'LİSE' MESELESİ...
Bir kez daha yazmak isterim…
Gerçek Galatasaraylının, hatta hiçbir liselinin böyle bir meselesi yoktur. Ancak bu düşünce sevenlerinin arasına bir ‘kirli tohum’ olarak ekilmiş, bir öcüye dönüştürülmüş ve koskoca bir camia bu yollardan ayrıştırılmaya çalışılmaktadır…
Galatasaray tarihinin en başarılı üç başkanını yazıyorum bir kez daha...
Ali Uras...
Kalitenin ve aristokrasinin tohumlarını sulayan, Florya’yı kulübe kazandıran ve bir bilim adamı asaleti ile tüm liselilerin omuzlarında durmaktadır hâlâ daha...
Alp Yalman…
Galatasaray’ı Avrupa’da yolu açık bir serüvene sürükleyen ve 2000’li yılların ilk temellerini atan, üstüne de kulübü borçsuz devretmeyi başarmış bir başkandır…
Lisenin omuzlarında hep yeri vardır…
Faruk Süren...
Muhteşem 4 sezon, hocanın arkasında durmak ve medyayı yönlendirmek hatta yönetmek ve üstüne de Avrupa’dan kupalar getirmek gibi bir unutulmazı başarmıştır…
Bu üç başkanın da Galatasaray Lisesi ile hiçbir dönemde ilişkisi olmamıştır…
Tekrar yazıyorum…
Liseli değillerdir…
Sadık Giz, Mustafa Pekin, Selahattin Beyazıt efsanelerini ve aristokrasisini yazmıyorum…
Ali Sami Yen ise bambaşka bir yerde durmaktadır…
Liseli Ünal Aysal’ı ise en çok lise sorgulamaktadır hâlâ...
O nedenle bırakalım bu işleri, Galatasaray’ı kimin daha fazla hayrı dokunacaktır ona bakalım…
Hele ortaya çıkan şu son kaostan sonra…

SAHA VE SALON ÇÖKTÜ...

Üç lokomotifin üçü de çöktü...
Hele sahadaki durum tek kelimeyle felaket…
Elindeki her şeyi maddi ve manevi olarak kaybetmiş olan Galatasaray’ın şu an itibarıyla ne yakın geleceği kurgulama şansı vardır, ne de ufuklara plan ve projelerle yürümek şansı...
Ölüp yeniden dirilmek; mümkün olsa şayet, o gerekiyor Galatasaray’a…
Buradaki hamle yönetimin bazı gerçeklerle yüzleşmesi, kendi içindeki yıkıcı muhalefeti göğüsleyebilmesi ve en önemlisi hâlâ daha elinde birkaç puan kaybetmez ise yarışı sürdürebilecek refleksleri göstermesidir…
Bunu yapamadıkları takdirde arkalarından çalınacak tenekeler hazırlanmaktadır…
Gerçekler gerekiyor camiaya...
Çünkü...
“Gerçek çırılçıplak gezebilir ama yalan giyinmeye muhtaçtır...”

SÖZ

Size ne yapacağınızı söyleyebilirler ama ne düşüneceğinizi asla!
Sokrates

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.