Zirve yangın yeri...

A -
A +

Bu hafta ligin manzarası acıtmaya başladı. Herkes her şeyi istiyor ve kimsenin bir adım geride kalmaya tahammülü yok. Demeçler ve serzenişler sertleşmeye başlıyor işler kontrolden çıkmaya çok müsait bir duruma sürükleniyor...

Ligin zirvesinde irtifa kaybetmenin adabı yok... 
Bir adım geri düşmenin bile bedeli çok ağır olacağından, tribünler ve yönetimler hesap sormak için beklemeye başlamışken, tahammülsüzlük tavan yapmışken; başladı hedef saptırmalar…
Dış mihraklarda aranan başarısızlık nedenleri, özüne dönüp oyuncu gruplarını onarmaya asla izin vermiyor…
Olan hakemlere oluyor...
‘Milyon avroluk sokak çocukları’ ve onları sevk ve idare edenlerin kifayetsiz kaldıkları noktada şikâyetçi olmaları meselenin tadını kaçırmaya başladı iyice...
Hakem ortada kalmasın da ne yapsın?
İlk ve son düdük arasında kendisini seyircinin önüne atanlarla ve hatta yetersiz kaldıkları her durumda hemen ‘tiyatro’ oynamaya başlayanlarla uğraşmaktan futbola dair kararlar veremiyor…
Hele maç sonrasında oyuncularının kifayetsiz kaldığı durumlarda meseleyi hocasının hakeme yıkacak olduğunu bilerek giriveriyor kendisine açılan şemsiyenin altına ve kendini kurtarıyor…
Bakınız…
Dörtlü aday grubundan dördüncü durumda olan ilk ve en sert yakınan oldu...
Bıraktı kalecisi ile defansın en gerisindekinin anlaşmazlığını ve hatayı bir faul kararında buldu…
Hata varsa bile hatalı bir faul kararı 90 dakikanın muhasebesine sığar mı?
> En öndeki acıtmıyor nedense
Hepimizin bildiği gerçek şudur…
Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe’den olamayan diğer ikisinden birinin olması durumunda büyük sıkıntıya düşeceğini biliyor...
O nedenle Medipol Başakşehir’in şampiyon olması diğer üçünün kabulü gibi duruyor...
Olmayanları acıtmıyor…
‘Diğer ikisinden biri olacağına Başakşehir olsun’; işte bu nedenle içine düştüğümüz kaosun tek kabul edilebilir çözümü gibi duruyor…
Beşiktaş’ın üçlemesi, şu karmaşık sezondan Galatasaray’ın en önde çıkması ve hatta Fenerbahçe’nin arayı kapatıp en öne geçmesi yerine ‘varsın Başakşehir olsun, o olmadı ya’’ ambalajı kabul görüyor...
An itibariyle manzara budur ve önümüzdeki üç haftanın muhtemelen çok kırılgan maçları oynanacak ve zirvedeki yangın yerini kıyasıya bir demeç ve hatta meydan savaşlarına bırakacak…

Mustafa Cengiz oyunları… 

Hani bir ‘Ali Cengiz’ vardır, allem eder kalem eder ve başarır...
Mustafa Cengiz Başkan’da böyle bir profil seziyorum…
Duruma bir bakın…
Ndiaye transferinde Başkan Mustafa Cengiz 16 milyon avroluk teklife ‘evet’ dese de nakit ihtiyacı yüzünden peşinatı yüksek tuttu.
10 milyon avroyu nakit isteyen Başkan, uzun görüşmeler sonucunda 9 milyon avro peşin parayı kabul etti. Satışı açıklanır açıklanmaz İngiliz ekibi 9 milyon avroluk ilk transfer taksitini Galatasaray’a gönderdi. Yönetim de parayı ekimden beri maaş alamayan futbolculara verdi. Oyuncular UEFA’ya gönderilecek borçsuzluk kâğıdına imza attılar ve FFP tehlikesi bitti.
Sorunların bir kısmı giderilmiş oldu böylece...

POST-İT

Geçmişin açtığı yaraların ve Galatasaray’ın uğraştığı dertlerin iç açıcı olmayan manzarasının bir dökümü burada işte...
Sporcu ödemelerinde; futbol takımı 4 ay geriden gelirken, bayan basket takımı 9 ay geriden geliyormuş…
Riva, Florya arazi bedelleri kırdırıldı. Sermaye artışı yapıldı.
75 milyon lira borçlanma yetkisi verildi.
Biraz daha kalmaları durumunda olacaklardan Allah korumuş Galatasaray’ı...

S-ÖZ:

Günün anlam ve önemine uygun iki veciz söz seçtim:
“Hayattaki en büyük zafer hiçbir zaman düşmemekte değil, her düştüğünde ayağa kalkmakta yatar.”
Nelson Mandela...
Önüne çıkana engel dersen, takılıp düşersin; basamak dersen, bir basamak yükselirsin.
Anonim...

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.