İki derbi ve tek gol...

A -
A +

Galatasaray’ın kötü oynadığını ileri sürenlere karşı bir mazereti vardı; o da aradaki puan farkını koruyor olabilmekti…
Fenerbahçe’nin kötü oyununa ise hiçbir mazeret yoktu...
Kötü oynadığını iddia edenlere karşı, birkaç maçı çıkarın aradan, hangi maçını çok coşkulu, önde basarak ve risklerin en kralını alarak oynadı ki; derim...
Galatasaray’ın tarzı ise buydu...
Buradan çıkaracağımız bir sonuç var ki onu da birkaç gün önce kaybettiğimiz ‘büyük beyin, çeyrek insan’ Stephen Abimiz söyledi ve dedi ki:
‘Muhteşem bir zekânın, bir dehanın vedasından önce Stephen Hawking’i bir yerde görüş alışverişine ikna ederler...
Ve sorarlar...
“Zekâ nedir, deha nedir?”
O da ‘Robert Orben çok hoş bir şekilde tarif etmiştir’ der ve ekler:
“Zekâ duyduklarının yarısına inanmaktır. Deha olmak ise, hangi yarısı olduğunu bilmektir.”
Fenerbahçe’nin Aziz Yıldırım zihniyeti olan ve her derbide 6 Kasım 2002’ye sığınarak dikkatleri oraya çekmek zihniyeti artık bitmiştir...
O sezonu kaçıncı bitirdiğini bile görmezden gelmektir bunun adı...
‘Yen Galatasaray’ı kurtar sezonu’ felsefesi bir kısır döngüden ibarettir ve iflas etmiştir...
Ligi en önde bitirememenin sıkıntısını örtbas edebilmek için bir Galatasaray galibiyetine ihtiyaç vardır ki, bu sezon o da gerçekleşememiştir…
Bu ‘ufka bakarken önündeki tümseğe takılmak’ gibidir...
Lig elden kaçmak üzereyse ve bir Galatasaray galibiyeti de yaşatamadıysanız, son iki aydır olduğu gibi hakemlerin ve medyanın sizi şampiyon yapmamaya karar verdiğini ısrarla ve defalarca tekrarlar ve buna inandırma yolunu denersiniz sevdalılarınızı...
Onu da galiba artık ‘yemiyorlar…’

ÖTEKİ DERBİ
Hemen ardından oynanan ikinci derbide zirvenin 4 adayından ikisi daha ‘çıktı meydane, ama sadece biri merdane...’
Dördü arasında en iyi taktik planlamayı yapmış olan Başakşehir futbol takımı ve Abdullah Avcı oldu.
Biraz da amacına uygun bir tabela oluşan Galatasaray...
Beşiktaş ise kötü oynadı ama kötü oynadığını kabul etmek bir erdemdir ve bir sonrakinde iyi oynayacağı ortamı oluşturur…
Şenol Güneş ise hataları omuzlayarak oyuncularını aklamış ve kalan haftaları kurtarmıştır…
Şimdi bir haftalık boşluğu hangi takımın ne kadar başarılı bir rehabilitasyon uygulayarak geçireceği merak konusudur. Bu dört takımın arasındaki mücadelede kalan haftalara hazırlık konusu ise Millî Takım’a en çok oyuncu veren takımlar olmasından dolayı ‘eksi bakiye’ vererek yapılacağı için, gelecek ilk lig haftası yeni bir düğüm atabilir ligin yarısından yukarıya…

POST-İT
Adebayor kaptırdığı bir topun sorumluluğunu üstleniyor ve maçın sonu gelmişken 60-70 metreyi deparla koşup topu almak için hamle yapabiliyor...
Saygıyı da hak ediyor...
‘Yaşa bakılmaz ayinesi iştir kişinin’ dersem lafı gediğine oturtmuş sayılır mıyım?
Bunun çeyreğini bile yapamayan veya yapmayan oyunculara da bir mesaj vermiş olur muyum?

S-ÖZ:
“Sesini değil, sözünü yükseltmeli insan…
Çünkü gök gürültüleri değil, yağmurlardır bereketi getiren...”    Shakespeare
“İyimser kişi yaranın üstünde bir kabuk görür, ama kötümser kişi kabuğun altında bir yara görür…”    Ernst Schröder

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.