Güneşe dönersen gölge görmezsin...

A -
A +
Bir kaptan, bir gemi aldı yarı yolda ve deniz üstündeyken. Fırtınaya bodoslama dalmak üzereyken... Arızalar vardı, onarılması gereken deliklerden su almasını engellemek zorundaydı... Tam yola koyulacaktı ki mürettebatın en önemli adamlarından biri gemiyi terk etti... Artık ‘üzümün çöpü, armudun sapı’ diyecek hâli yoktu ve önce gemidekileri ufka bakmaya alıştırdı, eğri geminin doğru seferine bir rota çizdi ve saldırdı... Eli hep alnında ve gözlerine siper olmuş vaziyette ufka ve son ulaşması gereken limana bıkıyordu… ‘Madem çok gol yiyorum o zaman ben de bizim kaleden uzakta oynarım’ düşüncesinin üzerine bina etti rotasını... Kulaklarını tıkadı dış dünyaya ve kimselere cevap yetiştirmeden dalgaları tek tek aşmaya çalıştı… Ama hep çalıştı… Bir ara seren direği kırıldı… ‘Koş Abdürrahim, tut şunun ucundan, bu direk dik durmalı’ dedi... Yelkenleri yırtılmadı mı o sert fırtınalarda? Yırtıldı… ‘Koşun bakalım Ümit ve Hasan Hoca’lar, şu yelkene yama olun’ dedi... En öne gözcü koydu Gomis’i. Bazı anlarda da Muslera’ya verdi dümeni... O son fotoğraftaki bir Brezilyalı ile bir Japon’un sarmaş dolaş hale geldiği tohumları ekti o fırtınaların arasında… Yendi, yenildi… Ensesindeki nefesleri duymadan ilerledi… Elindeki personeli ateşledi ve herkesi inandırdı o çok uzaktaki limana ulaşabileceklerine… En küçük emek verenine kadar tüm kesimlerini onore etti ve saygı duydurdu... Yüzünü hep güneşe döndü... O nedenle de gölgeleri hiç görmedi bile... Hesaplaşmak istediklerini ve bunu hak edenleri de görmezden geldi... Kin tutmadı... Evrilmesi ve gelişmesi hiç bitmeyen kaptan sonunda sakin bir limana demir attı… Batan geminin mallarından muhteşem görkemli bir yolcu gemisi çıkardı ortaya... Saygı duyuyorum...
Yürekten de kutluyorum...

Kaybederken kazanmak...
Abdullah Avcı ve Başakşehir takımı bu dörtlünün içinde olmaktan ve son haftaya kadar yarışır olmaktan ne kadar onur duyduğunu ve mutlu olduğunu açıklarken çok samimiydi...
O birinciliği veya Şampiyonlar Ligi’ni kaybetmiş olabilir...
Ama çok şey kazandığı ve dibine kadar saygıyı hak ettiği de bir gerçektir...
Beşiktaş sadece yere düşmüş bir elmastır ve Şenol Güneş üstündeki tozu bir üfler değeri yine aynıdır...
Fenerbahçe ise bir Şampiyonlar Ligi macerasını doğru yapılanmasını sağlar ve bu sezonun sıkıntılarını gözden geçirebilirse çok şey kazanmış demektir...
Ne demişler:
“Önüne çıkana engel dersen, takılıp düşersin; basamak dersen, bir basamak yükselirsin...”

F.Bahçe kazanmıştır...
4 sezondur en son nefese kadar orada olmak, birincilik dışındaki her şeyi, kaybetmek olarak algılayan sevenlerinin dışında büyük başarıdır...
Basketboldan söz ediyorum...
Kıyaslandığı 4 takımın da üstünde bir Türk takımı vardır ve Fenerbahçe Doğuş yazan FIBA listelerinde parantez içinde üç harf vardır:
(TUR) yazar orada...
Türkiye demektir o...
Bence tadını çıkarmalı Fenerbahçeli…
Çünkü buna imrenen çok takım var Avrupa’da…

POST-İT
Bu paylaşım, bir dönemin başkan adaylarından biri tarafından yapılmış... Aynen aktarıyorum…
“Aziz Yıldırım döneminde Fenerbahçe’nin bilanço büyüklüğü 4 milyon dolardan, 528 milyon dolara çıkmış yani 132 kat artmış ama borç 1,3 milyon dolardan 570 milyon dolara artmış yani borç 438 kat artmış.” Sportif başarıları sizlerin takdirine sunuyorum.  HULUSİ BELGÜ

S-ÖZ :
“Sevilmek istiyorsan önce insan olmalısın... 
Haa...
Bu arada insan olmak da bedavadır...”
Ve...
“Âşık olduğun zaman ilk görüşte değil, her görüşte âşık olacaksın...”
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.