Yağmurda dans etmek...

A -
A +

“Yaşam; fırtınanın geçmesini beklemek değildir.
Yaşam; yağmurda dans etmeyi öğrenmektir...”
Futbol en kötü maçtan bile zevk alabildiğinizde güzeldir...
Memleket meselesi değil de oyun oynayarak kabullendiğinizde asildir...
Tabelaya bakmadan bir farklı özelliği ve güzelliği yakaladığınızda mutluluk vesilesidir…
Bir maç bittiğinde tabela sizin kazandığınızı yazıyorsa her türlü olumsuzluğu kabullenmek değil, orada koşturan adamların arasında olmakta olanlardan ve birilerinin hangi hikâyelerle karşınıza çıktıklarını bilerek keyif almaktır mesele...
Yağmurda dans etmek kadar keyiflidir maçın içindeki hikâyeleri yakalamak…
Ronaldo ile Sergio Ramos’un bir ceza alanı içinde itişip kakışmasını görmek isterim mesela…
Doğu Almanya, Batı Almanya’yı Jürgen Sparwasser’in golüyle 1-0 yendiğinde Dünya Kupası’nı verseler bu kadar sevinmezdi; çünkü onu görmüştüm, o gün oradaydım...
İran’ın Amerika’yı Irak işgalinin ardından yenmesi sonrasında ‘Keşke hakem de Iraklı olsaydı’ dedikleri ortamda bulunduğum için, şimdi Luka Modric ile Cristiano Ronaldo buluşmasını merakla bekleyenlerdenim…
Olamayacak bir Iniesta-Messi buluşması...
VAR sistemi olsaydı 32 yıl önce Maradona eliyle o golü İngilizlere atabilir miydi?
Ya da 1966’da İngiltere’nin finalde Almanya’ya attığı gol, çizgi teknolojisine ne karşılık verebilirdi?
Muhammed Salah’ın attığı golden sonra secde yapıp Allah’a şükrettiği görüntü sırasında, aynı gole aynı Mısırlı taraftarların kafalarındaki firavun sembolüyle sevinmelerindeki tezada âşığım ben...
Futbolu böyle acayip bir şey olduğu için seviyorum...
Japonlar, Kolombiya maçından sonra ellerinde büyük çöp poşetleriyle oturdukları tribünleri temizleyip stattan öyle çıkmışlar. Türk toplumu olarak bu seviyeye gelme ihtimalini düşündüm de istatistik dışı kaldığımızı görüyorum ve imrenme duygumu tahrik ettiği için seviyorum bu oyunun tribün ahalilerini…
İzlanda Millî Takımı’nı, 4 doktor, 4 mühendis, 1 kimyager, 1 biyolog ve 2 fizikçiye ilaveten bir de film yönetmeni kalecisi sebebiyle bilimsel ama sıkıcı buluyorum.
Tek adamlı takımlardan çok takım olabilmiş adamları tercih ediyorum. Bu yüzden Lewandowski ve Messi’nin takımlarını değil, daha takım gibi olan Meksika ve Belçika gibi oyuncu gruplarını seyretmeyi tercih ediyorum...
Futbol dünyasının buluştuğu Dünya Kupalarını hikâyeleri sebebiyle izliyorum...
Ben bunlar için seviyorum bu oyunu...
Kıllı bacaklı 30 yaş civarı erkeklerin koşuşturması yüzünden değil...
Ben yağmurda dans edenlerden olmak istiyorum...
Islanmayı da göze alıyorum...
Cristiano Ronaldo’nun 15 yaşında kalp ameliyatı olduğunu biliyorum ve bu rahatsızlığı yenip zirveye çıkmasını izliyorum.
Düzenli kan bağışında bulunduğu için dövmesi olmadığını da biliyorum ve babasını alkolden kaybettiği için alkol kullanmamaya yemin etmiş olmasının hayranlığıyla seyrediyorum serbest vuruş kullanmasını...
10 bin aşkın çocuğa burs verdiği için vurduğu gol olsun istiyorum...
Yağmur yağsa da dans etsem diyorum...

S-ÖZ :
“Her elini sıkanla dost,
her canını sıkanla düşman olma...”

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.