İnsanın en büyük ihtiyacı

A -
A +
“İnsanın en büyük ihtiyacı onore edilmek, değer verildiğini ona hissettirmekmiş...”
 
Abdullah Usta anlatmaya devam ediyor:
-Ömer Ağabey ne oldu biliyor musun? İşçilere ikindiden sonra izin verince, onlar da gönüllü olarak sabah erkenden işe geldiler bir ay boyunca. Hem iş verimim arttı, hem sanki ürünler daha kaliteli çıkmaya başladı. Bir samimiyet doğdu aramızda... Daha başka akıl istiyorum lütfen...
-O hâlde, işçilerine haber vermeden aile durumlarını öğrenmeye çalış. Örneğin, işçin evli mi bekâr mı? Evli ise kaç çocuğu var. Evi kira mı kendinin mi? Geçim sıkıntısı çekiyor mu, gibi...
-Araştıracağım…
-Bir de işçiler için şu karşıki köşeyi bölüp giyinme-soyunma odası yap. Çünkü hemen her hanım, kocasının iş kıyafetiyle eve gelmesini çevreden komşular tarafından görülmesini istemez. Böylece işçiler iş kıyafetini iş yerinde bırakır, eve temiz kıyafetlerini giyerek giderler. Bu da insana değer vermek olur.
Abdullah Usta, bu dediklerimi uygulamaktan öte, kendi kendine “daha neler yapabilirim?” diye düşünmüş, atölyenin bir köşesine ecza dolabı, yatak vs. koyarak revir görevi görecek bir istirahat odası; bir köşeye de ibadet etmek isteyen olabilir diye küçük bir mescit açmıştı...
Bunları, beni de davet ettiği, Porsuk Nehri kenarında verdiği piknikte anlattı.
Aradan çok geçmeden Abdullah Ustanın iş verimi iki katına çıkmıştı. Bu çalışma azim ve temposuna o atölye yetmemiş, ilave bölümler yapmak ihtiyacı duymuştu.
İşte bu ilave bölümün inşaatı sırasında şahit olduğu bir durum, insana değer vermenin önemi açısından çok manidardı... Diyordu ki:
“Bir gün cumartesi akşamından, ustalara yardım edecek üç dört tane işçinin pazar sabahı gelmelerini söyledim. Sabah erkenden atölyeye geldiğimde işçilerin 12'sinin birden geldiğini gördüm. Şaşırdım. Ama hepsi kendi işine gelmiş gibiydi. Hatta sonradan öğrendim ve üzüldüm ki, içlerinden Necip adındaki işçim, o pazar çocuğunun sünneti olmasına rağmen, sünneti babasıyla dayısına havale edip arkadaşlarının yanına geliyor. Bu duyguyu anlatmak sözle mümkün mü? Artık benim sırtım yere gelir mi Ömer Ağabey? İşçim, benim işimi kendi işi sayıyor...”
Piknikten ayrılırken düşündüm de sahiden, insan karşısındakine değer verdiğinde, aslında kendisi ondan daha çok değerleniyor. Bir de insan, kendine iyilik edilmesinden çok, değer verilmesini istiyor. Yani manevi yönden insanın en büyük ihtiyacı onore edilmek, değer verildiğini ona hissettirmekmiş.
          Ömer Şenöz-Bursa
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.