Keşke hiç görüşmeseydik!..

A -
A +
“Yıllar sonra bulup da onun bu hâlde olduğunu öğrenince o kadar üzüldüm ki anlatamam...”     Tabii hayat bu... Zaman geldi önce ben askerlik görevim için işimden ayrılmak zorunda kaldım. Zor olmuştu bu ayrılık. Ama ne yaparsın hayat böyle bir şeydi... O tarihten sonra bir daha görüşemedik. Dedim ya hayat devam ediyordu. Askerlik bitti, bir müddet sonra tekrar İstanbul’da aynı kurumun başka bir yerinde göreve başladım. Bir müddet canım arkadaşımı aradım sordum ama o da benim gibi gitmişti. Ara sıra tanıdığım bildiğim kimselere sordum ama bir türlü nerede olduğunu öğrenemedim... Yıllar geçti aradan… Bazen hatırıma gelir “arayım” derdim kendi kendime. Malum soysal medya gelişti. Kişisel hesaplar bu konuda faydalı olabilirdi, öyle de olmuştu... Bir gün arayışlarım yerini buldu. Canım arkadaşım İngiltere’ye gitmişti. Zaten yukarıda da yazmıştım. Aykırı ama bilgili okuyan birisiydi. Ama o da ne öyle? Bana yazdıklarını okuduğumda şoke oldum. Sanki beynimden vurulmuşa döndüm: “Selam arkadaşım... Yollarımız ayrıldı demek… Eh öyle olmasın isterdim ama ne yaparsın... İnançları insanları böyle ya da diğer şekillere düşürüyor işte. Ben hiçbir inanca mensup değilim. Politik de değilim. Böyle olmadığım için de kendimi şanslı hissediyorum. Kendimi aydın görüyorum. Umarım bir gün sen de aydınlığa kavuşursun. Sana her zaman umutla bakmıştım, gerek eğlendiren bir arkadaş olarak ve gerekse de gerçekleri bulma yolunda bir yoldaş olarak. İlimle kâinatı dengede tutan ve yaşamı yönlendiren enerjiyi anlamaya çalışıyorum. Bunu bilimsel bir bakış açısı ile öğrenmeye çalışıyorum. Başkalarından dinlediklerimle değil kendi aklımla ve bilgimle istiyorum, evrim istiyorum... Fatih’te iken senin hakkında hep şöyle düşünürdüm: Hüseyin öyle bir arkadaşım ki hayatta ne olursa olsun o bana karşı hiç değişmez ve hep candan kalır, çünkü ben öyleydim..." Bu sözler üzerine ne cevap vereceğimi bilememiştim. Şaka mıydı yoksa rüyada mıydım? Tekrar tekrar okudum. Acaba yanlış mı anlamıştım? Maalesef acı ama gerçekti. Arkadaşım gittiği memlekette manevi bütün değerlerini yitirmişti. Beraber onca zaman geçirdiğimiz, yediğimiz içtiğimiz ayrı olmayan arkadaşım, üstelik bana da kendi mürtet hâlini tavsiye ediyordu… Ah zavallı, mutluluğu orada zannediyordu. Sadece “Hubb-i fillah buğd-i fillah” dedim kendi kendime. Yapacak bir şey yoktu, dua etmekten başka. Cenab-ı Hak hidayet versin kendisine...

          Hüseyin Cilasun-İstanbul

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.