Kendimden utandım o an…

A -
A +
“Yahu bu Ahmet Abi, baba bir ana ayrı kardeşler olarak birbirlerine bu kadar düşkünler...”
 
Bize kartvizitini verdi. Bir sorun olursa yine elinden gelen yardımı yapacağını söyledi… Oradan ayrıldık. Ver elini Üsküdar Fıstıkağacı…
Şimdi gideceğimiz yeri çok iyi biliyorduk. Hiç sağa sola yalpalamadan doğruca muhtarlığa… Gidip durumu anlattık ve adrese kayıtlı deniz astsubayı olup olmadığını sorduk. Ahmet Abi, “benim eniştem olur” dedi… O yıllarda terör merör yoktu ki… İnsanlar birbirine ne böyle art niyetli adres sorardı ne de kimse kimseden şüphelenirdi… Muhtar da bize Ahmet Abinin ablasının oturduğu evin adresini verdi.
Adresi alır almaz bir heyecan bastı bizi. Doğruca varıp kapının zilini çaldık… Kapı açıldı… Ellili yaşlarda bir kadın açtı kapıyı. Ahmet Abi kendisini tanıtıp dedi ki:
-Biz aslında ablam olan Şenay Hanımefendiyi arıyoruz. Ben onun Ankara’dan kardeşiyim. Astsubay ile evlendiği için astsubay adına adresi aradık ama aslında ben ablamı arıyorum.
Kadıncağız bir tuhaf oldu… Bizlere baktı:
-Benim adım Şenay ama benim öyle bir kardeşim yok, dedi…
Buz gibi olduk… Ne yani biz şimdi bunca yolu bir hayal için mi gelmiştik? Ahmet Abi bize yalan mı söylüyordu?
Ahmet Abi hiç telaşlanmadı… Cebinden nüfus kâğıdını çıkarttı. Ablasına verdi ve “çocukken Çengelköy’de sizinle bir hafta evinizde kalmıştık” dedi.
Kadın bir anda şaşırdı… Hatırlamıştı… Yüzü kıpkırmızı oldu…
“Kardeşiiim” diyerek birden Ahmet Abinin boynuna bir sarıldı ki o anı anlatamam…
Ahmet Abi durur mu o da başladı ağlamaya… Oracıkta bizler bir kenarda kalmıştık…
Ama öyle sevinmiş öyle duygulanmıştık ki biz de hıçkırmamak için kendimizi zor tuttuk.
Birkaç saniye sonra bizden izin isteyip içeri girdiler… Bize düşen abla kardeşi dışarıda beklemekti… Öyle yaptık… Ama dünyanın en mutlu insanıydık…
Ahmet Abi yanımıza geldiğinde gözleri kıpkırmızıydı… Ablası onu kapıya kadar savuşturuyordu… Bizlere nasıl teşekkür ediyorlardı…
Kolay değildi elbet… Yirmi yıllık hasreti bir iki saate sığdırmak… Bir daha hiç ayrılmayacak şekilde birbirlerine bilgilerini vermişlerdi… 
Ankara’ya dönerken kendi kendimi sorguladım: Yahu bu Ahmet Abi baba bir ana ayrı kardeşler olarak birbirlerine bu kadar düşkünler… Biz ana bir baba bir kardeşlerimizi ne arayıp ne soruyoruz, biz adam mıyız be?
           Rumuz: “S. Turhan”-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.