Bir genç için feda olsun!..

A -
A +
“Bugün teknik imkânlara rağmen bir ilgisizlik görünce biraz da insanlık lazım diye düşünürüm..."   Trakya o sene çok çetin bir kış yaşıyordu. Gece yarısı kapım çalındı. Mutlaka bir hasta yakını olmalıydı. Hemen üzerime bir şeyler giyinip kapıyı açtım. Yanılmamıştım. Kapıda bir traktör ve römork yerine de traktöre bağlanmış bir at arabası duruyordu. Biraz daha dikkat ettiğimde arabanın içerisinde yatak yorgan bir hasta yatıyordu. Yanı başında da elinde şemsiye ile bir delikanlı vardı. “Geçmiş olsun, hemen hastayı içeri alalım” dedim. “Doktor Bey hasta burada değil köyde” dedi.  “Köyde mi? Bu yatakta kim yatıyor öyleyse?” “Efendim o yatağı sizin için getirdik. Sizi alıp köye acilen hastaya götürmek istiyoruz da...” “Arkadaşlar bu karda tipide o köye nasıl gideriz?” “Doktor bey, işte araba, işte döşek... Siz girersiniz yatağa... Oğlum da başınızda şemsiyi tutar. Allahın izniyle sizi hiç üşütmeden evimize kadar götürüp yine üşütmeden geri getiririz.” Çok duygulandım... Siz bakmayın bugünlerde birkaç kendini bilmeze… Çektiği cefaya rağmen doktoruna memuruna askerine gösterilen ilgi duygulandıracak derecedeydi o yıllar… Böylesi çaresiz ama böylesi saygılı insanların teklifine hiç hayır denilebilir miydi? Ben o yıllar Edirne'de göreve yeni başlamıştım. Dedikleri köy Bulgaristan sınırına yakın bir Balkan köyüydü. Ama o zamana kadar bunu bilmiyordum. Bilsem de ne fark ederdi ki? Bu insanların o hâlini gören ve yüreğinde merhamet bulunan hangi doktor olursa olsun onlarla birlikte giderdi… İlk yardım çantamı hazırlayıp paltoma büründüm ve ayağımdaki botlarla arabadaki yatağa gömüldüm. Gece yarısı tam iki buçuk saat süren bir yolculuk başlamıştı... Karlara bata çıka köye vardık. Hastamız 17 yaşında bir delikanlıymış. Solunum zorluğu çekiyordu. Ter içindeydi, dudakları morarmıştı… Hastamın sırtını açıp ciğerlerini dinledim. Teşhisi anlamakta gecikmemiştim. Çift taraflı pnömoni yani zatürree idi... Orada ilk tedavisini yapıp reçetesini de yazdım. Aynı şekilde, yorgan döşek tekrar aynı yolu geçerek evime getirildim. Edirne'ye getirdiklerinde sabah çoktan olmuştu... Artık eve gitmenin anlamı yoktu. Sabah sekizde hastaneye görevimin başına döndüm. O gün uykusuz kalmıştım fakat bir delikanlıya feda olsundu. Bugün birçok teknik imkânlara rağmen bir ilgisizlik görünce her şey teknoloji değil biraz da insanlık lazım olduğunu düşünüyorum...          Rumuz: “Doktor”-Ankara
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.