Empatiyi bilmiyordu ama...

A -
A +
“Gözleri çok iyi görmüyordu, camdan bakıyordu ama aslında camdan değil candan bakıyordu...”
 
 
Bu eski bir İstanbul hanımefendisi olan emekli öğretmen, penceresinden kendine yepyeni bir dünya açmayı başarmıştı aslında…
Hayatı olanca doğal hâliyle karşılar, yaşlılığın verdiği dert ve elemleri sabır ve şükür nimetleriyle dengelemeye çalışırdı. İşte bu sebeple bahçede oynayan çocukları izlerken çocuk gözüyle, masum hayallerle onlara bakmanın tadını çıkarabiliyordu.
O empati yapmanın ne demek olduğunu yeni literatür olduğu için bilmiyordu ama özünde bir anne şefkatiyle aynı şeyleri bir an onlar gibi hissediyor, hayatta onlarla aynı bakışı yakalıyordu onların penceresinden içeri girmekle.
Gece de pek uyku girmezdi gözüne… Kendi penceresinden seyreylerdi gökyüzünü. Gözleri çok iyi görmüyordu. Camdan bakıyordu ama aslında o candan bakıyordu. Gecenin sonunda gelecek aydınlığı, siyahın içindeki beyaz noktaları görebiliyordu. Penceresi kadar düşerdi bir eve ayın ışığı. Güzelliği görüyordu, sevgiliyi görüyordu. Güzel bakan güzel görürdü elbet. Gözler güzel görmeyi öğrendikçe gözler de güzelleşiyordu.
Huzur vardı orada. Yağmur ve karın yağışı en güzel oradan seyrediliyordu. Değişik duygular uyanıyordu içinde. Hatıralarına, hayallerine yelken açan gemiler onun penceresinde demir atar, umuda uçan kuşlar onun penceresine konar, bu İstanbul Hanımefendisini nezaketle selamlarlardı.
Aranılan çok yakındayken aranan uzaklarda aranır, aradığı uzaklarda değildi aslında. Ölüme çok yakın olmak, ondan uzak olmak arasındaki ince sınırdı o camlı pencere. Hayatı seven bir o kadar da ölümü düşünen gözle bakıyordu. Herkesin camı farklıydı bu dünyada. Kiminin düz, kiminin renkli, kimininki de buğuluydu. Buğulu gözlerle de baksa onun penceresi düzdü. Hakikati, yalansız, dolansız gösteriyordu âlemi.
Perdelerin, pencerelerin biri açılır, bini kapanırdı bu hayatta. Bir vakit gelecek onun da penceresi kapanacak, perdeleri çekilecekti. Yunus’un dediği gibi; Dünya bir pencere değil miydi, her gelip geçenin baktığı.
Bu düşüncelerin kıyısında nemli, hüzünlü fakat candan bakan gözlerle başını gökyüzüne çevirdi. Her mihnet kabulüydü, tek bir dileği vardı ışığın sahibinden; o da yeter ki gün eksilmesindi gönül penceresinden.

            Doç. Dr. Erkan Özka

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.