“Beni nereden tanıyorsun?”

A -
A +
“Bu söz üzerine, şoförün yumruğu havada kaldı. Üstelik o da bir tuhaflaşmıştı… Dudakları titredi...”
 
 
Biz, birbirine giren iki taksi şoförünü ayırmakla izlemek arasında kararsız kalmıştık.
Ne de olsa ikisi de ticari taksi şoförüydü. Birbirlerinden aşağı kalır yanları yoktu.
Ama arkadan çarpan aracın şoförü öfkesini bir türlü yenemiyordu. Çünkü öndeki şoför çatlayan tampon sebebiyle para istiyordu.
Arkadaki şoför niyeti bozmuştu:
“Nasıl olsa suçlu durumdayım. Hiç olmazsa bir iki patlatırsam öfkemi alırım” der gibi yumruğunu kaldırarak öndeki şoföre hamle yaptı. Onlar yaka paça birbirine girer girmez, etraftakiler de “durun yapmayın, ayıp oluyor!” gibi sözler söylemeye başladı…
Şoförlerin kimseyi dinlediği yoktu… Arkadan çarpan şoför havaya kaldırdığı yumruğunu, öndeki şoförün suratına patlatacakken iki öfkeli göz birbirine kenetlenince tuhaf bir bakışmaya şahit olduk. Öndeki şoförün sesi bir tuhaflaştı:
-Dur vurma Nihat!
Bu söz üzerine şoförün yumruğu havada kaldı. Üstelik o da bir tuhaflaşmıştı… Dudakları titredi:
-Sen nereden biliyorsun benim adımı?
Saçı hafif dökülmüş olan daha bir güvenle devam etti:
-Sen Erzurumlu Nihat değil misin? Asker arkadaşım Nihat…
Bu söz üzerine biz kavgayı izleyenler şaşırdığımız gibi adının Nihat olduğunu öğrendiğimiz şoför şoka girmişti… Bir an gözlerini kıstı, eli yumruk hâlinde ve havada öylece duruyordu. Sanki karşısındakini tanımak ister gibi çaba sarf ediyordu… Nihayet haykırır gibi cevap verdi:
-Ahmet!
Ve birbirine öyle sarıldılar ki hepimiz olduğumuz yerde donup kaldık…
Bizim millet gerçekten çok duygusaldır. Duygulansa da öfkelense de anında alkışı patlatır… Etraftan bir alkış tufanı koptu ki sormayın gitsin…
Etrafta olup bitenler şoförlerin umurunda değildi.  Birbirlerine bakıp bakıp kucaklaşan, iki şoförün de gözleri dolup gelmişti.
Hemen bir iki kısa cümleyle anlaşarak araçlarına binip peş peşe gittiler… Artık, ne araçlardaki hasarı düşünüyorlardı, ne polisin gelmesini… Belliydi ki karakola değil, oturup hasret giderecekleri bir mekâna gidiyorlardı… Hey kurban olduğum Allah, dağ dağa kavuşmaz insan insana kavuşur diye boşuna mı söylemişlerdi? Asker arkadaşlığı ise böyle kıymetli bir duyguydu…
            İbrahim Altındağ-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.