Hayatın anlamı üzerine

A -
A +
“İnsan yaptığı işin doğruluğuna, iyiliğine, yüceliğine inanmalı ve yaparken heyecan duymalı...”   İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için sevmekten korkuyor. Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor, eleştirmekten korktuğu için. Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için. Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için. Ve ölümden korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için... Önemli olan ölmek değil, insan öldükten sonra yararlı eserler bırakması ve onun iyiliklerle anılmasıdır. Bundan dolayı ünlü şairimiz Bâki: “Avazeyi bu âleme Davut gibi sal,/Bâki kalan bu dünyada, bir hoş seda imiş” demiştir. Bana kalırsa insan hep nalıncı keseri gibi her şeyi kendisine yontmamalı. Onun yerine testere gibi olup “Bir sana, bir bana” demeli, diyebilmeli.  O zaman hayatımız çok daha anlamlı ve güzel olur bunu bir anlayabilsek… Biliyor musunuz hayvanlar içinde öleceğini bilen tek canlı insandır. Onun dışında hiçbir hayvanda böyle bir bilinç yok. Hayvanlar, ölümü bilmedikleri, bir başka deyişle ölmeyeceklerini sandıkları hâlde, hiçbiri günlük ihtiyacından fazlasını biriktirmeyi düşünmez. Ama sadece ve sadece insanoğlu, yedi sülalesine yetecek kadar malı mülkü olduğu hâlde, yine de gözü doymaz; onun bunun hakkına tenezzül eder, fakirlerin ve gariplerin malını mülkünü gasbetmeye çalışır. Ama yine ne enteresandır ki bunca gayretin sonunda o maddî birikimlerin toruna kalması çok nadirdir. Bizim ilkel dediğimiz bazı kabilelerde, dostlukların artması için sık sık hediyeler verilirdi, hatta hediyeler elden ele dolaşır yani hediye zinciri kurulurdu. Çoğu kişi öleceğini anladığı zaman huysuzlaşır ve ağlama krizine girer. Acaba böyle kişiler geriye iyilikle anılacak bir şey bırakmadığını mı düşünür? Yahut da çok kişiye kötülük etmiş, fakir fukaranın ahını mı almıştır? Öte tarafa kendini hazır hissetmez mi? Derim ki, bir insan yaptığı işin doğruluğuna, iyiliğine, yüceliğine inanmalı ve yaparken heyecan duymalı. Biraz alın terinin, biraz gözyaşının, biraz da emeğin karışmadığı başarı -ister eğitimde, ister para kazanmada olsun- sürekli olamıyor. Hakkını vermeden varılan amaçlar, tez zamanda elden uçup gidiyor. Her başarı ister istemez maddi ve manevi kayıplara da sebep oluyor. Bu uzun mücadele ve stresli hayat bende otuz beş yıl önce midemden rahatsızlanmama sebep olmuştur ve bu rahatsızlık âdeta benim arkadaşımdır...               Osman Nuri Yıldırım-Antalya
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.