"Bid’atlerin hepsi dalâlettir!..”

A -
A +
"Resûlullah efendimiz din ve dünyâ işlerine dâir, muhtaç olunan her şeyî vefât etmeden bildirmiştir."
 
Ebû Ali Muhammed bin Ali hazretleri Fıkıh âlimlerinden ve evliyânın büyüklerindendir. "Üstâd-ül-Azam" lakabıyla tanınmıştır. Seyyid olup, Hazreti Hüseyin’in evlâdındandır. 574 (m. 1178)’de, Yemen’de Terim’de doğdu. 653 (m. 1256) senesinde orada vefât etti. “Bedâi’u ulûm-il-mükâşefât-i vet-tecelliyât” kitabında şöyle yazmaktadır:
Akıl, elbette müstakil değildir. Bir bina bile, temel olmadan kurulamaz. Bir temel lâzımdır. Aynı şekilde, herhangi bir meselede de bilgiler, önce doğruluğu kabul edilmiş olan temel bilgiler üzerine kurulur. Âhiret ahvâline dâir temel bilgiler, ancak vahiy yoluyla elde edilebilir. Aklın bu husûsta, temel bilgileri bulmaya asla gücü yetmez ve yetmemiştir, işte bunun içindir ki, akıllar, Allahü teâlânın Peygamberleri vasıtasıyla bildirmesi olmadan, faydalarına olan şeyleri tek başına bilemezler, işte, dînde bid’at ortaya çıkarmak, bu esâsa zıttır. Aklın bu hususta ortaya koyduğu mücerred iddiadan başka bir şey değildir. Bid’at sahibi de, bid’atı ile amel etmek sûretiyle, maksudunu elde etme husûsunda emîn değildir. Onun için, bid’at abes gibi olmaktadır.
Irbâz bin Sâriye (radıyallahü anh) şöyle rivâyet etti: Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), bir gün namazdan sonra bize vaazda bulundu (hutbe okudu). Öyle belîğ bir vaazda bulundular ki, gözler yaşlarla doldu, kalpler inceldi (ürperdi). (Bu bir veda vaazı idi.) Bir kişi; “Bize ne tavsiye edersin yâ Resûlallah?” dedi. Resûlullah efendimiz buyurdu ki: “Allahtan korkmayı, başınızdaki bir köle bile olsa, onu dinleyip itaat etmenizi tavsiye ederim. Zîrâ benden sonra yaşayacaklar, çok ihtilâflar görecekler. Benden sonra ortaya çıkan bid’atlerden sakınınız. Zîrâ bid’atlerin hepsi dalâlettir.”
Resûlullah efendimiz din ve dünyâ işlerine dâir, muhtaç olunan her şeyî vefât etmeden bildirmiştir. Ehl-i sünnet ve cemâatten buna muhalefet eden hiç kimse yoktur. Durum böyle olunca, bid’at sahibi, gerek lisân-ı hâli ve gerekse sözü ile şunu söylemiş olmaktadır: “Din tamam olmamıştır, ilâve edilmesi mutlaka lâzım veya güzel olan bazı şeyler mevcuttur!..” Eğer bid’at sahibi, dînin her bakımdan tamam olduğuna ve kemâl bulduğuna inanmış olsa idi, dinde bid’at ortaya çıkarmaz ve dîne bir şeyler ilâve durumuna gitmezdi.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.