Namaz kılan bir mümin, yükselir

A -
A +
Namaz kılan bir Müslüman, O yüce peygamber gibi, Allahü teâlâya yaklaştıran makamlarda yükselir.
 
Abdullah-ı Dehlevî hazretleri “Silsile-i aliyye” denilen büyük âlim ve velîlerin yirmisekizincisidir. Seyyid olup, 1158 (m. 1745) senesinde Hindistan’ın Pencap bölgesinde doğdu. Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretlerine talebe oldu. Onun sohbeti ve teveccühleri ile kemâle gelerek, zamanının bir tanesi oldu. Çok kerâmetleri görüldü. 1240 (m. 1824) senesinde Delhi’de vefât eyledi. Çeşitli memleketlere göndermiş olduğu mektuplarından yüzyirmibeş adedi, talebelerinden Rauf Ahmed Müceddidî tarafından toplanarak, “Mekâtîb-i şerîfe” ismi verildi. Bunlardan 85. Mektubunda şöyle buyurmaktadır:
Namazı cemâat ile kılmak ve “tumânînet” (rükû’da, secdelerde, kavmede ve celsede her uzvun hareketsiz durması) ile kılmak, rükû’dan sonra “Kavme” (kalkıp, ayakta her uzuv yerine yerleşecek şekilde dik durmak) yapmak ve iki secde arasında “Celse” (dik oturmak) yapmak bizlere Allahın Peygamberi (sallallahü aleyhi ve sellem) tarafından bildirildi. Kavmenin ve celsenin farz olduğunu bildiren âlimler vardır. Hanefî mezhebinin müftîlerinden Kâdîhân, bu ikisinin vâcib olduğunu, ikisinden birisini unutunca secde-i sehv yapmak vâcib olduğunu ve bilerek yapmayanın namazı tekrar kılmasını bildirmiştir. Müekked sünnet olduklarını bildirenler de, vacibe yakın sünnet demişlerdir. Sünneti hafif görerek, ehemmiyet vermeyerek terk etmek küfürdür. Namazın kıyâmında, rükû’unda, kavmesinde, celsesinde, secdelerinde ve oturulduğu zamanında, ayrı ayrı, başka başka keyfiyetler, hâller hâsıl olur. Bütün ibâdetler namaz içinde toplanmıştır. Kur’ân-ı kerîm okumak, tesbih söylemek (yani sübhânallah demek), Resûlullaha salevât söylemek, günahlara istiğfar etmek ve ihtiyâçları yalnız Allahü teâlâdan isteyerek O’na duâ etmek, namaz içinde toplanmıştır. Ağaçlar, otlar, namazda durur gibi dik duruyorlar. Hayvanlar, rükû hâlinde, cansızlar da namazda (ka’dede) oturuyor gibi yere serilmişlerdir. Namaz kılan, bunların ibâdetlerinin hepsini yapmaktadır.
Namaz kılmak, mirâc gecesi farz oldu. O gece mirâc yapmakla şereflenen, Allahü teâlânın sevgili Peygamberine uymayı düşünerek namaz kılan bir Müslüman, O yüce peygamber gibi, Allahü teâlâya yaklaştıran makamlarda yükselir. Allahü teâlâya ve O’nun Resûlüne karşı edebi takınarak huzur ile namaz kılanlar, bu mertebelere yükseldiklerini anlarlar. Allahü teâlâ ve O’nun Peygamberi, bu ümmete merhamet ederek, büyük ihsânda bulunmuşlar, namaz kılmayı farz etmişlerdir. Bunun için Rabbimize hamd ve şükür olsun! O’nun sevgili Peygamberine salevât ve tehıyyât ve duâlar ederiz!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.