O zaman da aynını yapar mıydı?

A -
A +
Yaşlı bir yapı ustasının emeklilik çağı gelmişti. Patronuna işinden ayrılmak, eşi ve büyüyen ailesi ile birlikte daha sakin bir ömür sürmek düşüncesinden söz etti. Aldığı ücreti elbette özleyecekti. Ne var ki emekli olmaya ihtiyaç duyuyordu. Müteahhit, bu tecrübeli ustasının ayrılmasına üzüldü. Ona, kendine bir iyilik olarak son bir ev daha yapmasını rica etti. Yap ustası bu isteği kabul etti ama kafasında işi bırakmak olduğu için bu işine içi ısınmadı. Doğrusu önceki yaptığı evlere göre biraz baştan savma bir işçilik yaptı biraz da kalitesiz malzeme kullandı. Kendini adamış olduğu mesleğine böyle son vermek ne talihsizlikti… İşini bitirdiğinde, işveren evi gözden geçirmek için geldi ve dış kapının anahtarını ona doğru uzattı: "Bu ev senin" dedi: "Benden sana ikramiye olarak hediye..." Usta şoka girdi. Ne kadar utanmıştı. Keşke yaptığı evin kendi evi olduğunu bilseydi, o zaman onu böyle yapar mıydı?.. Bizim için de bu böyledir. Günbegün kendi hayatımızı kurarız. Çoğu zaman da yaptığımız işe elimizden gelenden daha azını koyarız. Sonra da şoka girerek, kendi kurduğumuz evde yaşayacağımızı anlarız. Eğer tekrar yapabilsek, çok daha farklı yaparız. Ne var ki, geriye dönemeyiz... Yapı ustası sizsiniz. Her gün bir çivi çakar, bir tahta koyar ya da bir duvar örersiniz. Bugün içinde bulunduğunuz davranışlar, yaptığınız seçimler, yarın yaşayacağınız evi kurar. Öyleyse onu akıllıca kurun...
             Mehmet Şefik Arvas
 

AİLE- ÖĞÜT

“Her bir kesin var bir kesi, ben bîkesin yok kimsesi.
Ben bîkesin sen kesi, ey kimsesizler kimsesi.” (Kes=kimse)

  ŞİİR       Beklenen ordu   Afrin'ime nazar değmiş, Kurşun döküp geleceğiz. Yetimler boynun eğmiş, Gönül alıp geleceğiz.      Bekliyormuş genç, ihtiyar.    Türk’le dost olan bahtiyar,    Hem zalim hem soytarılar,    Paketleyip geleceğiz.   Düğün bayram bize bugün, Dünya hayran bize bugün, Teröristi dize bugün, Çöktürüp de geleceğiz.      Davamız Hak davasıdır,    Türk, mazlumun devasıdır,    Şehadet hep sevdasıdır.    Bu sevdayla öleceğiz.    Mustafa Özkahraman-Kastamonu       ESKİMEZ KELİMELER   TANZİMAT: Sözlükte “düzenlemek, sıraya koymak, ıslah etmek” anlamındaki “tanzim” kökünden gelmektedir. Ama bu kelime Osmanlı Devletinde Sultan Abdülmecid Han zamanında Mustafa Reşit Paşa tarafından hazırlanıp Gülhane'nin bahçesinde okunmasıyla başlayan ve I. Meşrutiyet'e kadar süren ıslahat ve Batılılaşma döneminin adıdır.   TAZMİNAT: Sözlükte Arapça "da-me-ne" kökünden "tef'îl" babında bir mastar olan "tazmîn" kelimesinin çoğuludur. Modern hukukta hukuka aykırı bir eylem ve işlemin yol açtığı zarar ve ziyanın ödenmesi anlamında kullanılmaktadır. *** Bu iki kelimeyle ilgili Dursun Gürlek üstadın bir anekdotunu paylaşalım: “Bir gün Sahaflar Çarşısında garip bir olaya şahit oldum: Bulunduğum dükkâna giren bir adam, kitapçıya seslendi: -Sizde Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yayımlanan TAZMİNAT kitabı var mı?  Ben, kitapçının bu yanlışı düzeltmesini; -Sorduğunuz kitabın adı 'Tanzîmat'tır, demesini beklerken kitapçı da; -Biz hukuk kitapları satmıyoruz, demesin mi?..”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.