Vücuttaki sıvılar ve bakış açısı -2-

A -
A +

Balgam: [Bizim bildiğimiz anlamda öksürükle dışarı atılan ifrazat değil, yumurta akının pişmemiş hâlindeki sıvıya benzeyen ve özellikle kemiklerin kıkırdak dokusunda eklemlere hareket sağlamaya yarayan benzeri sıvıların genel adıdır.]  Soğuk ve rutubetlidir. Su unsurundan meydana gelir. Vücuttaki yeri akciğerlerdir. Vücudu balgam istila ederse sedef, sekte, soğuktan olan baş ağrısı, kaşıntı, ağız ve ter kokusu, yapışkan tükürük çokluğu, vücut soğukluğu, yemeğe isteksizlik, sıcağı sevme, mide zafiyeti, hazımsızlık, ağızdan ekşi ekşi gaz çıkarma, unutkanlık, tembellik, çok uyuma, idrarın beyaz oluşu, uykuda su görme ve yıkanma gibi hâllerin görülmesi meydana gelir. Balgamın ilacı olarak bal, zencefil, günlük, mesteki, karaciğer, deve sütü, susam, mısır ve tabiatı sıcak ve kuru olan gıdaları sayabiliriz.

Sevda: Soğuk ve kurudur. Toprak unsurundan meydana gelir. Vücuttaki yeri dalaktır. Sevda kanın yanmasından; mercimek, mısır, sığır eti, patlıcan, tuzlu, ekşili, fasulye ve sevdevî (sevdasal) gıdaların çok yenmesinden meydana gelir. Belirtileri: Vücutta durgunluk, uyku azlığı, şiddetli susuzluk, gözlerde kuruluk, çok su içme, kanın koyu ve siyah oluşu, düşünce bozukluğu, vesvese, idrarın kırmızımsı olması, kuru öksürük, dalak sancısı, sıkıntı ve keder gibi hâllerdir. Sevda ve sevdadan oluşan hastalıklar için birer bardak süzme bal şerbetine üçer gr çekilmiş zencefil, karabiber ve mesteki ilave edilerek içilmesi önerilir. Şekerli inek sütü, tereyağı, şeker, pırasa, koyun sütü gibi tabiatı sıcak ve rutubetli gıdalar ile normale döner.            Selim Yavuz-İstanbul         ŞİİR          Anadolu akşamı...   Bir mektup parçası Sevgilim, ne kadar hüzünlü bilsen Bu ölgün akşamın ölgün bestesi, Uzak tepelerden, dağlardan esen Aşina olduğum rüzgârın sesi.   Gölgeler içinde ağaçlar yorgun, Her tarafta yetim bir tevekkül var. Sanki fısıldıyor Anadolu'nun Uyuyan ruhuna ninniler rüzgâr.   Sürüler iniyor karşı bayırdan, Günün son ışığı vurmuş dereye. Bir Muğla türküsü yükseldi kırdan: "Ayşe’m, aygın baygın Ayşe’m, nereye? "                              Halit Fahri Ozansoy         MERAKLI BİLGİLER   UNKAPANI KÖPRÜSÜ: İstanbul Haliç’te, Unkapanı ile Azap Kapısı arasında kurulmuştu. Gelip geçenlerden para alınmadığı için bu köprüye “Hayratiye Köprüsü” adı verilmişti. Sultan İkinci Mahmud’un emriyle kaptan-ı derya vekili Fevzi Ahmed Paşa tarafından tersanede yaptırılmıştı. Köprü 1836 yılında tamamlandı ve açılışı bizzat Sultan İkinci Mahmud Han, köprüyü at üzerinde geçerek yaptı. Köprünün boyu tahmini olarak 400 m, genişliği ise 10 m idi. Köprünün ortası gerektiğinde büyük gemilerin geçmesi için açılabiliyordu. Bir müddet sonra Fransızlarla anlaşarak maliyeti 135.000 altın olan demir bir köprü yaptırıldı. Yirmi beş duba üzerine oturtulan 480 m boyunda, 18 m genişliğindeki köprü 1875’te açıldı. 1912 yılına kadar kullanılan köprü 1912 yılında sökülünce yerine Üçüncü Karaköy-Eminönü Köprüsü getirilip kuruldu. 1914-1925’te onarım gören köprü 1936’ya kadar kullanıldı. Çıkan kuvvetli bir fırtına ile parçalanan köprünün yerine yapımı 1940’ta biten 24 duba üzerindeki 477 m uzunluğunda, 25 m genişliğindeki köprüydü.  
ATASÖZÜ   Cami ne kadar büyük olsa imam bildiğini okur...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.